Saturday, November 3, 2007

Arxiv - Rektörlüğe bağlı İntihal Bölümü ! - ÇOMÜ - Dicle Üni. - Mersin Üni. - ODTÜ Fİzik

http://www.yuzde52.org/msayfalar.php?ms=33


Rektörlüğe bağlı İntihal Bölümü !

• Eylül 2007’de, içlerinde Çanakkale Onsekiz Mart Ünv. (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. İhsan Yılmaz’ın da bulunduğu 14 fizikçi akademisyenin toplam 67 uluslararası makalede intihal yaptıkları ortaya çıktı. ODTÜ, ÇOMÜ, Dicle ve Mersin Üniversitelerinden profesör, doçent ve doktora öğrencilerinin oluşturduğu intihalciler, yıllarca intihal yapmışlar ve üstelik bundan 37 milyar para da kazanmışlar! Bu alanda saygın kabul edilen arXiv isimli kuruluş, intihalci akademisyenlerin listesini de verip makalelerini internet sitesinden kaldırdı. İntihalden hem itibar hem de 37 milyar kazanan intihalciler: Prof. İhsan Yılmaz (ÇOMÜ Fen-Edebiyat Fak. Dekanı), Prof. İrfan Açıkgöz (Dicle Ünv.), Doç. Ali Kemal Havare (Mersin Ünv.), Doç. İsmail Tarhan (ÇOMÜ), Doç. Hüsnü Baysal (ÇOMÜ), Doç. Figen Binbay (Dicle Ünv.), Dr. Taylan Yetkin (Mersin Ünv.), [lisansüstü öğrencileri:] Mustafa Saltı (ODTÜ), Oktay Aydoğdu (ODTÜ), Sinan Aygün (ÇOMÜ), Murat Korunur (Dicle Ünv.), Melis Aygün (ÇOMÜ), Nureddin Pirinççioğlu (Dicle Ünv.), Can Aktaş (ÇOMÜ).

Tuesday, October 30, 2007

SAHTE BİLİM SKANDALI - ÇOMÜ - 2003 - SENYÜCEL-ARDIL VAKASI

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK
FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

http://copluksite.blogspot.com/2007/09/plagiarism-scandal-comu-2003-senyucel.html

http://copluksite-documents.blogspot.com/2007/09/senycel-ardl-vakas-niversite-internet.html

http://copluksite-fakesite.blogspot.com/


Servet Senyücel ( bazen Servet Şenyücel ) ( Servet Senyucel )
Cemal Ardıl ( Cemal Ardil )

Mehmet Ali Salahlı ( Mehmet Ali Salahli )
Nurgül Senyücel ( bazen Nurgül Şenyücel ) ( Nurgul Senyucel )
Bahadır Aydın ( Bahadir Aydin )

Ali Okatan

Bekir Karlık ( Bekir Karlik )

ve diğerleri

Monday, October 29, 2007

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK // FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK
FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

http://copluksite.blogspot.com/2007/09/plagiarism-scandal-comu-2003-senyucel.html


Servet Senyücel ( bazen Servet Şenyücel ) ( Servet Senyucel )
Cemal Ardıl ( Cemal Ardil )

Mehmet Ali Salahlı ( Mehmet Ali Salahli )
Nurgül Senyücel ( bazen Nurgül Şenyücel ) ( Nurgul Senyucel )
Bahadır Aydın ( Bahadir Aydin )

Ali Okatan

Bekir Karlık ( Bekir Karlik )

ve diğerleri

AŞIRMACILIK SKANDALI - ÇOMÜ - 2003 - SENYÜCEL-ARDIL VAKASI

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK
FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

http://copluksite.blogspot.com/2007/09/plagiarism-scandal-comu-2003-senyucel.html


Servet Senyücel ( bazen Servet Şenyücel ) ( Servet Senyucel )
Cemal Ardıl ( Cemal Ardil )

Mehmet Ali Salahlı ( Mehmet Ali Salahli )
Nurgül Senyücel ( bazen Nurgül Şenyücel ) ( Nurgul Senyucel )
Bahadır Aydın ( Bahadir Aydin )

Ali Okatan

Bekir Karlık ( Bekir Karlik )

ve diğerleri

Saturday, October 27, 2007

TÜYAP'ta SKANDAL - İNTİHAL TOPLANTISINDA PANELİST : İNTİHALCİ ( AŞIRMACI , PLAGIARIST ) ALİ OKATAN

TÜYAP'ta skandal :
İntihal Şebekesi Lideri Plagiarist Ali Okatan,
"İntihal ve Akademik Yayıncılık" Panelinde konuşmacı

Ali Okatan ve Senyücel-Ardıl vakası


Ali Okatan ve sahte bilim , sahte konferans , sahte dergi , sahte dernek faaliyetleri

http://www.tuyap.com.tr/webpages/kitap07/index.php?main=etkinlik

01 KASIM PERŞEMBE

HEYBELİADA SALONU
Saat: 12:30-13:30
Panel: "İntihal ve Akademik Yayıncılık"
Yöneten: Rifat Çölkesen
Konuşmacılar: Ali Okatan, Bekir Karaoğlu, Yusuf Çotuksöken, Rifat Çölkesen
Düzenleyen: Papatya Yayıncılık



http://www.papatya.gen.tr/akademikHirsiz.htm


Türkiye "İntihal'i / Aşırmayı" Tartışıyor.


Panel:

Yer: 26. İstanbul Kitap Fuarı (TUYAP/Beylikdüzü) 27 Ekim - 4 Kasım 2007

Tarih: 1 Kasım 2007 (Perşembe)

Saat: 12:30 - 14:00


Konuşmacılar:

Prof. Dr. Bekir KARAOĞLU (Haliç Üniversitesi)

Dr. Rifat ÇÖLKESEN (Beykent Üniversitesi)

Öğr. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN (Maltepe Üniversitesi)

Prof. Dr. Ali OKATAN (Haliç Üniversitesi)

Çalışmaları, eserleri intihale uğramış değerli (????? --> bkz. Ali Okatan) yazar ve akademisyenlerimiz, ODTÜ'den sonra yeni bir tartışmayı başlatıyor.

Akademisyen ve yayınevlerini bekliyoruz...


İntihal / çalıntı nedir?

Akademik hırsızlar / intihal'ciler kimlerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal'cilerin genel özellikleri nelerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal'ciler hangi yayınevlerini seçer?

YÖK neden fazla birşey yapamaz?

ODTÜ neden tepki gösterdi?

Bazı üniversite yönetimleri neden onları korur?
--> bkz. Haliç Üni. , ÇOMÜ , vd, ve YÖK

İntihal'ci olmanın ilk belirtleri nelerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal, yapanların yüzlerine yansır mı?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Diğer etkinlerimizi için buraya tıklayınız.


Tek tek örnekleriyle, hepsi bu panelde... Tüm akademisyenler ve yayınevlerini bekliyoruz.

Not: İntihal'ci hocalar davetli değildir!
--> bkz Ali Okatan


İntihal Nedir?

"İntihal (TDK: Aşırma), bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır.

Başlıca türleri:

1. Alıntı ifadeler ve fikirler için kaynak göstermemek

2. Ödünç alınan ifadeleri tırnak içinde yazmamak ve kaynak göstermemek

İntihal bilinçli olarak veya kaza eseri oluşabilir.

(...)

Başkalarına ait fikirler alıntı yapılırken, yeni cümlelerle ifade edilseler bile kaynak gösterilmesi gerekir.

İntihal ciddi bir akademik suçtur. Cezaları öğrencilerin düşük not almasından akademik kariyerin silinmesine kadar değişebilir. (...)" [kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ntihal]


İntihal'ciler daha çok kimlerdir? Genel özellikleri nelerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Araştırmalarda görülmüştür ki;

İntihal'in daha çok alanı dışında yayın yapan, tez projesi veren öğretim üyeleri tarafından yapıldığı görülmektedir. Böylesi öğretim üyelerinin çok çeşitli alanlarda, birbirinden ilgisiz alanlarda abartılmış sayıda yayını olduğu görülmektedir.
--> bkz. Ali Okatan, Servet Senyücel, Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Daha çok bir ekolü oluşmamış veya ciddi bir öğretim elemanı kadrosu oluşmamış fakülte/bölümlerde görülmektedir.
--> bkz. Haliç Üni. , ÇOMÜ , vd

Usta çırak ilişkisi içerisinde yetişmemiş, ciddi bir ustası olmayan öğretim elemanlarında daha sık rastlanmaktadır.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Ustası, intihalci ise, çırağı da intihalci olmaktadır!
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihalci'ler hemen hemen konuda ders verebilmektedirler!
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Genel olarak "popüler optimist" karaktere sahiptirler.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Ciddi bir akademisyen 10-15 yayın ile kendisini kabul ettirmişken, intihalci'ler çok çok daha fazla yayın yapmalarına rağmen kendilerini meslektaşlarına kabul ettirememişlerdir!
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Daha çok, "kendin pişir kendi ye" türünden dergilerde yayın yapmaktadırlar.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal'ciler, şikayet olması durumunda, eseri intihale uğrayana hemen en adi komplo girişiminde bulunmaktadırlar.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Ciddi bir bilim adamı, dünya görüşü ve inancı ne olursa olsun"aydınlık yüzlü", "pozitif enerji veren", "ilkeleri olan", "sevecen", "hoşgörülü" ve bir "beyefendi/hanımefendi" davranışı sergilerken, intihalci'ler daha çok "yavuz hırsız" davranışı sergilemekte ve yüzlerinden bir çeşit kötülük akmaktadır.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Örneğin, elektromagnetik alanında doktora yapan ve alanı olmadığı halde bilgisayar konusunda yayın yapan bir öğretim üyesinin, nerede ise bilgisayar konusunda Papatya Yayınevinin tüm yayınlarını intihal yaptığı tespit edilmiştir.

Ayrıca, önsözüne, "bu alanda Türkçe kaynak eksikliği gidermek için bu kitabını yazdığını" belirten bir öğretim üyesi, ilgili alanda tüm Türkçe kitaplardan aşırma yaparak kitabını hazırlamıştır; hem de noktasına virgülüne kadar; hem de asıl kaynaktaki imla yanlışlarına kadar...


Temiz bir bilim dünyası için intihal'den arındırılmış eserler üreten bir Türkiye'ye doğru... Dünya ile bütünleşen bir Türkiye'ye doğru...


Akademik Kitaplar - Bilimsel Kitaplar - Üniversite Kitapları


Wednesday, October 17, 2007

arXiv - Dark Side of COMU

http://www.canakkalegundem.com/BrowsePage.Asp?PageName=Content.asp&Option=Article&CID=6916


http://canakkalegundem.com/print.asp?CID=6916



Seçim öncesi Üniversiteyi karıştıran mail Ya doğruysa!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde rektörlük seçimlerine iki gün kala öğretim üyelerine atılan mail kafaları karıştırdı. Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. T. K. İmzalı mail’in öğretim üyelerinin tümüne ve Üniversiteye gönderildiği öğrenildi.
Söz konusu isim, kendisinin bilgisinin olmadığını, mail’de kendi isminin kullanıldığını, Cumhuriyet Savcılığına konu ile ilgili araştırma yapılması için suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. T.K. “Olayla ilgim yok. Araştırılsın diye gerekli müracaatı yaptım” dedi.
Seçime iki gün kala Üniversite yönetimini ve oy kullanacak öğretim üyelerinin kafalarını karıştıran, mailin içeriğine hiç dokunmadan, söz konusu iddiaları sizlerin yorumuna bırakıyoruz. Dikkat çeken bir konu ise mail’in altında başka bir imzanın olması.


Gündem Gazetesi olarak, söz konusu maili aynen yayınlıyoruz. İşte o mail:

Sayın Öğretim Üyeleri;

16 Şubat 2007 tarihinde Üniversitemizin rektörlük seçimleri
gerçekleşecektir. 1998-2007 yılları arasında Üniversitemizi gerici ve bölücü
güçlere teslim eden rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN görev süresini
tamamlayacaktır.

Burada siz sayın öğretim üyelerine şunu sormak ve sizleri düşünmeye sevk
etmek istiyoruz.

1- Alman Vakıfları tarafından görevlendirilen ve 8 yılda başarı ile görevini
yerine getiren Alman Şövalye Haçı sahibi rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan
AYDIN, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun üzerinde ısrarla durduğu Alman
Vakıfları Davası'nda Çanakkale'yi Türkiye üssü konumuna getirmiştir. Bu
çalışmaların bir ayağı olarak da birçok üniversiteden kovulmuş olan Prof.
Dr. Suzan ERBAŞ'ı (toprağı bol olsun) çok gizli bilgilere sahip personelden
sorumlu Rektör Yardımcılığı görevine atamıştır. MİT'in raporlarında Üst
Düzey Misyonerler sıralamasında en başlarda bulunan bu şahıs, son nefesine
kadar görevini başarıyla yerine getirmiştir. Üniversitedeki öğretim
üyelerini tek tek fişlenmiş ve üniversitemizi siyasi kamplara ayırmıştır.

2- Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, 8 yıl boyunca neden kadrosunu
üniversitemize aldırmamış da seçimlere 1 ay kala buna tevessül etmiştir?! Bu
hangi insani ve bilimsel terbiye ile bağdaşmaktadır. Bütün siyasi partileri
dolaşarak milletvekili olmak için çırpınan rektörümüz Sayın Prof. Dr.
Ramazan AYDIN, maalesef üniversitemizi siyasi parti teşkilat masalarında
pazarlamaktadır. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, 8 yıllık
saltanatının devamını sürdürmek için yakın arkadaşı ve sırdaşı olarak
bilinen bir kişiyi rektör adayı olarak öne sürmüş ve seçilebilmesi için hem
kendi elinde olan tüm olanakları seferber etmiş hem de milletvekili adayı
olmayı düşündüğü siyasi partiyi seçim malzemesi olarak kullanmıştır.

3- Hainlikte sınır tanımayan rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN
giderayak hala üniversitemize ve kurumlarına zarar vermeye devam etmektedir.
Yeni seçilecek olan rektörün tasarrufuna bırakılmaksızın giderayak ilanı
verilen Tıp Fakültesi Öğretim Elemanı Alımı ilanına bölücü terör örgütü PKK
sempatizanı veya üyesi olan 18 tane öğretim üyesinin Diyarbakır'dan başvuru
yaptığı doğru mudur?! Başvuru yapan bu kişiler hakkındaki bilgileri en kısa
zamanda Çanakkale kamuoyu ve basını ile paylaşılacağız. Bu şahısların
üniversitemize gelmelerini engellemek sizler gibi her Cumhuriyetperver bilim
adamlarının görevidir.

4- Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör adayının ahlaki
zaafiyeti ve sapıklıkları herkes tarafından bilinmektedir. 1993-1995 yılları
arasında çalıştığı üniversitede yaptığı ahlaksızlıklar belgelerle mevcut
olup devletin bütün birimlerine Cumhuriyet menfaatleri için iletilmiştir.

5- Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, kendi adayını hedefe ulaştırmak
için her yolu denemektedir. Bu yolda gerekirse insan ve bilim adamı olarak
asla değer vermedikleri faşistler ve aşırı dinci gruplarla pazarlık yapmayı
seve seve kabul etmektedir. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, daha
önce de Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerinden ve Nur Cemaat'in en üst
düzeydeki yöneticilerinden biri olan entel nurcu Doç. Dr. Adem TEKİNAY
öncülüğünde, dini cemaatlere bağlı olan öğretim üyeleri ile (ki Fen-Edebiyat
Fakültesi cemaat sorumlusu Prof. Dr. İhsan Yılmaz, Eğitim Fakültesi cemaat
sorumlusu Doç. Dr. Hüsnü Baysal'dır) anlaşma yapmış ve seçimleri
kazanmıştır. Yapılan hizmet karşılığında da bu entel nurcu şahıs Dekan Yrd.
ile ödüllendirilmiştir. Yine aynı tablo ve senaryo ile karşı karşıyayız. Adı
geçen bu entel nurcu yine cemaat adına sözcülük üstlenmiş ve rektörümüz
Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör adayı ile pazarlık masasına
oturmuştur. Ayrıca rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör
adayının da kendi fakültesindeki faşist ve dinci grupla birlikte hareket
ettiği de bütün siyasi partiler ve yetkililerce de bilinmektedir. Rektörümüz
Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör adayının ya kendisi ya da
destekçileri bütün siyasi partileri kapı kapı dolaşıp destek istemiştir.
Kendisine siyasi güç olarak Çanakkale Ticaret Odası'ndaki bazı üyeleri
seçmiştir ve bunun karşılığında yeni oluşturulan Mühendislik, Eğitim ve Tıp
Fakültelerinin tefrişat işlerini söz vermiştir. Yıllarca Çanakkale'nin
saygın işadamı kimliği ile hareket eden ve 1402 sayılı aşırı sol gruplara
üyeliği tespit edilmiş sözde işadamının desteğini alarak siz Cumhuriyetçi
bilim adamlarının oylarına ipotek koymak istemesi başlı başına bir
kepazeliktir.

6- Maalesef son yıllarda üniversitemiz, dağlarda yakalanan bölücü terör
örgütü PKK destekçisi öğrenci sayısı bakımından 1. sıradadır. Ne yazıktır ki
dağda yakalanan her 2 terör örgütü PKK destekçisi öğrenciden birisi
üniversitemiz öğrencisidir. Gerçek kimliği belli olmasın diye üniversitemize
gelirken soyadını değiştirecek kadar hain olan bir öğretim üyemiz var ki
daha önce Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü görevini yapmış ve yaptığı
bölücü hizmetler karşılığında da Rektör Yardımcılığı ile ödüllendirilen ve
hala görevinin başında olan bu öğretim üyemiz, terör örgütü PKK destekçisi
bu öğrencilerin hamiliğini yapmaktadır. Bu öğretim üyemizin ailesinde de PKK
terör örgütüne üye olan kişiler vardır. Bu bilgileri bütün askeri
yetkililerden rahatlıkla öğrenilebilirsiniz. Üniversitemize hainlikte ve
bölücülükte sınır tanımayan, bölücü örgütlerle bağlantısı olan öğretim
üyeleri getirilmiştir. Cumhuriyet üniversitesi olması gereken üniversitemiz
maalesef bölücü, gerici ve faşizan gruplarının himayesine girmiş, bölücü
örgütlerin üssü olarak bilinen Mersin Üniversitesi'nin bu özelliğini
rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN ve yakın çalışma arkadaşlarının
gayretli çalışmaları neticesinde üniversitemize vakfedilmiştir.

7- Üniversitemiz, bazı öğretim üyelerinin ailelerinin çiftliği haline
getirilmiştir. Seçimlere 6 ay kala rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN
bir fakülte dekanının oğlunu Sağlık Kültür Başkanlığı'na, gelinini ise Su
Ürünleri Fakültesi'ne Uzman olarak atamış ve söz konusu dekanın eşini de
Prof. kadrosu ile Ege Üniversitesinden üniversitemize getirtmiştir. Bu atama
ve transferlerin neyin karşılığında yapıldığının en kısa zamanda
sorgulanmasını istiyoruz. Ayrıca Rektörlük ve idari personel sınıfında görev
yapan kişiler ile öğretim üyeleri arasındaki akrabalık ilişkilerini de
sorgulamanızı istiyoruz.

8- Üniversitemiz Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde Prof. ve Doç. ünvanına
sahip ve kendi alanlarında oldukça başarılı birçok bilim adamı mevcut iken
Yrd. Doç. ünvanına sahip bir kişinin bu enstitünün müdürlüğünü yapması
oldukça düşündürücüdür. Bu kişi, terör örgütünü PKK'ın yayın organı olan ROJ
TV'nin yayına katılmış ve Kıbrıs Rum Kesimi tarafından Birleşmiş Milletlerde
övgüsüne sahip olmuş birisidir. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN,
bölücü gruplarla ilişkisi olan bu kişiyi yıllarca o makamda tutarak Sosyal
Bilimler Enstitüsü'ndeki Doç. ve Prof. kadrosundaki kişileri aşağılamıştır.
Bu kişilik hakları ve bilimsel kriterlerle asla bağdaşmamaktadır. Bu destek
Alman Ekolü'nden gelmesinin bir sonucu mudur?





Sayın Öğretim Üyeleri;

Lütfen üniversitemizi sahte Atatürkçülük maskesi kullanarak hedefe ulaşmada
bölücü, faşizan ve dinci gruplarla anlaşmayı seçen, etnik dini kökenli
elemanların desteğini alan, bekar yaşamasını bahane göstererek her türlü
ahlaki zaafiyete sahip olduğu bütün Çanakkale tarafından bilinen şahıs ile
ilgili detaylı araştırmalar yapmanızı rica ediyoruz.

Ülkemiz üzerindeki kara bulutları dağıtmak için, Türkiye'nin Şeriatçı
karanlığa gömülmemesi, etnik Kürtçü bölücülük eliyle parçalanmaması için,
tek bayrak Atatürk, tek yol Atatürkçülük'tür.


ATATÜRKÇÜ VE CUMHURİYETÇİ
ÖĞRETİM ÜYELERİ BİRLİĞİ

Yorumlar : 0 Tarih :15.2.2007

Monday, October 15, 2007

arXiv - Rektörüm; intihali boş ver, siyasete devam!

http://samanyoluhaber.com/index.php?khide=1&ghide=1&sec=20&hid=73707


http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=28536&yorum_id=23290


Hamza Erdoğan , Aksiyon , Sayı : 669 , 01.10.2007


Rektörüm; intihali boş ver, siyasete devam!


Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihallerle çalkalanıyor. Ancak YÖK ve üniversiteler bu acı manzarayı düzeltecek önlemler almak yerine anayasa ve başörtüsü gibi siyasi tartışmalarla uğraşıyor.


Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve rektörler, anayasa ve başörtüsü tartışmalarıyla gündemi meşgul edip gerginlik oluşturadursun, bilim dünyası Türk üniversitelerindeki intihal iddiaları ile çalkalanıyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi�nde (ODTÜ) yaşanan iki intihal olayı üzerine iki hafta önce harekete geçen �uluslararası elektronik kütüphane� konumundaki internet platformu (ArXiv), Türk üniversitelerindeki bazı öğrencilerle aralarında dekanların da bulunduğu toplam 14 öğretim üyesince kaleme alınan 67 makalenin �çalıntı� olduğunu saptadığını açıkladı. ODTÜ�deki iki öğrenci dışında, diğer makalelerin Diyarbakır�daki Dicle, İçel�deki Mersin ve Çanakkale�deki 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı tespit edilirken, bu rakamın sadece �aysbergin görünen yüzü� olduğu belirtiliyor. Olayın duyulmasının ardından Türk bilim adamlarının makaleleri siteden hemen çıkartıldı. Bilim otoriteleri intihaller sebebiyle üniversitelerimizin şahsında Türkiye�ye ağır ithamlarda bulunurken, ünlü İngiliz bilim dergisi Nature, konuyu �Türk fizikçileri intihal suçlaması ile karşı karşıya� başlığı ile tüm dünyaya duyurdu. Türk üniversitelerinde bilimsel hırsızlıkların sanılanın aksine çok daha yaygın olduğunu vurgulayan bazı öğretim üyeleri; YÖK ve üniversiteleri, bilim üretmek gibi asıl fonksiyonu olan konuları bir kenara bırakıp ideoloji üretip siyaset yapmakla suçluyor.

Geçmiş yıllarda intihal olayları üzerine yapılan bütün baskılara rağmen bu konuda harekete geçmeyen YÖK, Başbakanlık eski Müsteşarı Ömer Dinçer ile ilgili tartışmalarda hemen harekete geçmiş ve bir daha üniversitelerde görev vermemek üzere Dinçer�in akademik titrini geri almıştı. Şimdi tüm dünyadaki bilim adamlarının nazarına kadar çıkan �intihal tartışması� konusunda üniversitelerin sessizliğini koruması düşündürücü bulunuyor.

OLAY NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Bilim dünyasını sarsan intihaller, ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Karasu�nun iki doktora öğrencisinden şüphelenmesi sonucu ortaya çıktı. Geçen yıl kasım ayında ODTÜ�de doktora yapan Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu isimli iki öğrenci sözlü sınava girdiler. Ancak öğrenciler, hocalarının ifadesine göre fiziğin temel yasaları arasında yer alan en basit soruları bile cevaplayamadılar. Oysa her ikisi de çok sayıda bilimsel makale yayımlamıştı. Ve üniversitede herkes onların başarısını konuşuyordu.

Durumdan şüphelenen Prof. Dr. Ayşe Karasu ile Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu, yaptıkları incelemelerde iki öğrencinin makalelerinin intihal olduğu sonucuna vardı. ODTÜ yönetimi bir taraftan doktora öğrencileri hakkında soruşturma açarken diğer yandan tüm dünyadaki fizikçilerin baskıdan önce makalelerini gönderdiği elektronik kütüphane konumundaki �arXiv� adlı internet platformuna bildirdi. Amerika�da yayın yapan bilim ve akademik makale sitesi �arXiv� platformu, Saltı ve Aydoğdu�nun 40 makalesini arşiv kayıtlarından düşürdü.

Bununla yetinmeyen �arXiv��in yaptığı incelemelerde, intihallerin sadece iki öğrenciyle sınırlı olmadığı da anlaşıldı. Buna göre, ikisi dekan olmak üzere toplam 15 fizikçi daha intihal yapmış. Akademik site arXiv�in kurucusu New York Cornell Üniversitesi�nden fizikçi Paul Ginsparg, konuyu araştırınca Türkiye�den gelen 67 makalenin çalıntı olduğunu tespit ettiklerini belirtirken, bu makalelerin ODTÜ�deki iki öğrenci dışında, Dicle, Mersin ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı belirlendi.

Dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature, olayı teşhir ederken �bugüne kadar böyle bir intihal olayı ile karşılaşmadıklarını� vurguladı ve hadisenin arşiv tarihinde bir ilk olduğunu iddia etti. İki sayfalık makalede bazı ülke ve kültürlerinde �hırsızlığın normal karşılandığı� şeklinde küçültücü ifadeler kullanılarak ülkemizle âdeta dalga geçiliyordu.

AĞIR VE BULAŞICI BİR HASTALIK

Olay sonrası sadece iki öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. İntihali ortaya çıkaran Prof. Dr. Ayşe Karasu, bu olayın, danışman hocadan bağımsız yapılan ilk öğrenci intihali olduğuna dikkat çekiyor. Bu durumu �ağır ve sirayet eden bir hastalık� olarak tanımlayan Karasu, böylesi hadiseleri engellemek için üniversite sisteminin değişmesi gerektiğini vurguluyor: �Bu hastalık çok büyük boyutlarda. Herkes şapkayı önüne koyup düşünmeli, çünkü üniversite sistemi ağır hasta ve hastalık sirayet ediyor. Yasalar yeniden düzenlenmeli, YÖK de olaya el atarak yasal düzenlemeler yapmalı. Ama öncelikle üniversiteler kendi temizliklerini yapmalı ve Telif Hakları Yasası uygulanmalı.�

Karasu, intihalin aynı zamanda bir ekonomik hırsızlık olduğuna dikkat çekiyor: �Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ�den para alıyorlar. Ayrıca intihal, bilimsel kariyer için de önemli bir katkı. Başkalarının emekleri üzerinden kolayca bir yerlere gelenler diğerlerini de cesaretlendiriyor.�

ULUSLARARASI BAĞLANTISI VAR

Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu ise olayın uluslararası bağlantıları olduğunu savunuyor: �Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Bu insanların cebine 37 milyar para girdi. Çünkü makale başı TÜBİTAK ve ODTÜ�den para alıyorlar. Olayın Yunanistan, Romanya, Hindistan, Pakistan gibi uluslararası bağlantıları da var.�

1985 yılından bu yana üniversitelerde yaşanan intihallerle ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Aysıt Tansel ise Türkiye�de bu işin çok yaygın olduğunu söylüyor. �Ortaokul ve liselerde ne kadar kopya çekiliyorsa üniversitelerimizde de intihaller yapılıyor.� diyen Tansel, üniversitelerin bazen itibar bazen de adam kayırmacılık yüzünden bunları örtbas ettiğini kaydediyor.

İNTİHALLE SUÇLANANLAR: BİZE HAKSIZLIK YAPILDI

Üniversiteden uzaklaştırma cezası alan intihalci doktora öğrencilerinden Oktay Aydoğdu ise olayın �kişisel husumet ya da kıskançlıktan� kaynaklandığını ileri sürüyor. Aydoğdu arXiv�in ODTÜ�deki hocaların şikayeti doğrultusunda hareket ettiğini iddia ediyor; ancak dünyanın bu saygın platformunun makalelerini �sebepsizce� yayından kaldırması konusunda bir şey söyleyemiyor. Çünkü web sitesinde yayımlanan bir makalenin daha sonra siteden düşürülmesi kurum için ciddi prestij kaybı anlamına geliyor. Aydoğdu, bu yöndeki ısrarlı sorularımız karşısında �Bilemiyorum, her şey dava sonucunda ortaya çıkar� demekle yetiniyor. Aydoğdu, temyizden sonra Prof. Dr. Ayşe Karasu ve Prof. Dr. Özgür Sarıoğlu başta olmak üzere bu gruptakiler hakkında da yasal işlemler yapacaklarını söylüyor. ArXiv hakkında da yasal süreç başlatacaklarını vurguluyor Oktay Aydoğdu.

PROF. DR. AÇIKGÖZ: ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİZ

Makalesi çıkarılan 14 fizikçiden biri olan Dicle Üniversitesi Fizik Bölümü Dekanı ve Öğretim Üyesi Prof. İrfan Açıkgöz de, haksızlığa uğradıklarını düşünüyor. Açıkgöz, arXiv�deki makalelerinin kendilerine herhangi bir gerekçe gösterilmeden birdenbire yayından kaldırıldığını ileri sürüyor: �Süreç başlı başına bir muamma, bize �hakkınızda iddialar var, ne diyorsunuz� diye sormadılar ve aniden �intihal nedeniyle geri çekilmiştir� ibaresini koydular, şaşırdık. Kişisel olarak arXiv�e şikayetimi bildirdim; ama tatmin edici bir cevap alamadım. Prof. Açıkgöz, olayın kaynağında ODTÜ olduğunu, oradaki öğrencilerine adil olmayan bir soruşturma yapıldığını, açılan soruşturma sonucunda öğrencilere ceza verildiğini; ancak insanların savunmalarının dikkate alınmadığını iddia ediyor.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Yılmaz ise olayın ardından kayıplara karıştı. Dekan Yılmaz�a bütün ısrarlarımıza rağmen ulaşılamazken, üniversite yönetimi Aksiyon�a yaptığı kısa açıklamada konuyla ilgili bir Etik Kurulu�nun oluşturulduğunu, kurulun yapacağı inceleme sonucunda çıkacak neticeye göre hareket edeceklerini belirtmekle yetindi.

Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihal olayları ile çalkalanırken, YÖK ve üniversite yönetimleri, bugüne kadar olduğu gibi şu sıralar yine başka konularla meşgul. Gündemlerine hükümetin hazırladığı anayasa taslağı ile başörtüsü konusunu alan bu kurumlar, başlattıkları yersiz tartışmalarla ülkeyi germeye devam ederken, intihal meselesini ufak bir açıklama ile geçiştirdi. YÖK, bunun için bir Etik Kurulu teşkil ettiklerini söylemekle yetindi. Rektörler de bu konuda oldukça sessiz. İdeolojiyi bilimin önüne geçiren tavrından vazgeçmeyen YÖK ve üniversiteler bu suskunluklarını bakalım ne kadar sürdürecek�




Prof. Dr. Kayhan Kantarlı (Ege Üni. Öğretim Üyesi):YÖK SİSTEMİ, ÂDETA İNTİHALİ DAYATIYOR

Türk bilim insanlarının yaptığı bilimsel çalışmalara ve onların uluslararası saygınlığına gölge düşürüldü. Bu skandalın başlıca sebebi yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir. İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin bilim etiğini ciddiye almayan tutumları en sonunda, ülkemizde gittikçe artmakta olmasıyla övünmeye başladığımız uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirdi. Son olayda çoğunluğu doktora öğrencisi olan intihalcilerin arasında öğretim üyelerinden başka bir dekanın da bulunmuş olması son derece vahim. Bu bilimsel sahteciliklerin hangi boyuta ulaştığını da gösteriyor. Niteliğin ve dünya bilimine olan katkının değil, yayın sayısının öne çıkarıldığı YÖK sistemindeki �Kaç yayının var?� anlayışının sonucu olan bu yüz kızartıcı duruma şaşmamak gerekir. YÖK ve üniversite yöneticileri bunlara seyirci kalıyorlarsa, o ülkedeki bilimsel sahteciliklerin uluslararası bilim dergilerine haber olması normaldir. Öncelikle bilim adamları, ardından da YÖK, ÜAK, TÜBA, TÜBİTAK ve üniversite yönetimlerinin de bir an önce gerekli önlemleri alıp yasal yaptırımları, tarafsız ve etkin bir şekilde uygulamalı.




Prof. Dr. Rıdvan Karluk (Anadolu Üni. İktisadi ve İdari Bilimler ): İNTİHALE SUÇ DUYURUSU YAPTIM, HAKKIMDA SORUŞTURMA AÇTILAR

Aslında dünyada bu konuda çok ciddi cezalar uygulanıyor. Bilimsel hırsızlık yapan öğretim üyelerinin işlerine son veriliyor. Benzer yasalar bizde de var. Ancak üniversitelerimiz başka konularla uğraştıkları için bu tür olayların üzerine fazla gitmiyor. Mesela Öğretim Üyeleri Disiplin Yönetmeliği�nin 11/a-3 maddesi kapsamında üniversite öğretim mesleğinden uzaklaştırılmak için işlenmesi gereken fiil şudur: Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek. Ancak bizde bu cezalar nerdeyse hiç uygulanmıyor. Örneğin üniversitemizde intihal yaptığı makalelerde benim ismimi kullandığı için bazı öğretim üyeleri hakkında dava açtım ve kazandım. Ancak intihal yapan kişiye bugüne kadar bir ceza verilmiş değil. Eğer üniversiteler �kol kırılır yen içinde kalır� zihniyeti ile sepetteki çürük elmaları atmazlarsa, sağlam elmaların da bir süre sonra çürüdüğüne hep beraber tanık oluruz!� Ben intihal edenlerle ilgili şikâyette bulunduğum için hakkımda üniversite soruşturma açtı. YÖK, Ömer Dinçer olayında şahin kesilmişti, ancak bugün uluslararası boyutlara ulaşan olayla ilgili ses çıkmaması düşündürücü. Hatta çifte standart.





Prof. Dr. Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): SKANDAL, AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİNİN SONUCU

Yüzümüzü kızartan, ülkemiz bilim insanlarının uluslararası saygınlığına çok büyük darbe vuran bu rezaletin baş sorumluları, bugüne kadar ortaya çıkan bilim hırsızlıklarını görmezden gelenlerdir. Ahbap-çavuş ilişkileriyle yok saymalar, bilim hırsızlıklarını aklamaların sonucu budur. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, dekanlar derhal önlem almalı. Doktora, yardımcı doçentlik, profesörlük jürilerinin oluşturulmasındaki sakatlık bilim hırsızlığının önünü açıyor. Önlem alınmazsa Türkiye�nin bilimi, akademisyenleri daha ağır darbeler alabilir.


Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA):
ETİK DIŞI DAVRANIŞLAR CEZALANDIRILMIYOR

İçinde çalıştığımız kurumlar uyguladıkları bilim ve bilim etiği eğitimi, aldıkları önlemler ve oluşturdukları çalışma disiplini ile tüm mensuplarının bilimsel çalışmalarının etik ilkelere uygun olmasını sağlayacak ortamları yaratmaktan sorumludur. Etik dışı davranışlar için belirlenen cezaların titizlikle uygulanması gerekir. Bunun için:

Bilim etiği eğitimi, bilim eğitiminin zorunlu bir parçası haline getirilmelidir.

Bilim ahlakının, kişisel ahlakın bir parçası olarak içselleştirilmesini sağlamak üzere, tüm öğrencilerin ve bilim insanlarının titizlikle uymaya and içecekleri kurallar açık seçik ve yazılı olarak belirlenmelidir.

Disiplin yönetmelikleri çalma, sahtecilik ve çarpıtmaya çok sert yaptırımlar getirecek şekilde yeniden düzenlemelidir.�

Sunday, September 23, 2007

arXiv - Üniversitelerin sessizliği

http://www.milliyet.com/2007/09/16/yazar/munir.html






Metin MÜNİR

Üniversitelerin sessizliği


On dört Türk akademisyenin makale hırsızı olarak dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature'de teşhir edilmesinin üniversiteler tarafından ölüm sessizliğiyle karşılanması bilim dünyamız adına utanç verici, küçültücü bir olaydır.
Konuyu bilmeyenler için bir özet vermek istiyorum: arXiv adlı Amerikan bilimsel web sitesi, kısa bir süre önce 14 Türk doktora öğrencisi, doçent ve profesörün imzasıyla yayımladığı fizik makalelerinin daha önce Batı'da yayımlanmış makalelerden kopya edildiğini açıkladı.
Bu makalelerin çoğunun sahibi Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) doktora öğrencilerinden Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu'dur.
Olayı daha da vahim hale getiren, ilgili üniversitelerin konu hakkında hareketsiz kalmalarıdır. Siyasi konularda bülbül kesilmesini çok iyi bilen Yükseköğretim Kurulu da (YÖK) bu konuda sessiz kaldı.
Olay geçen kasım ayında Saltı ve Aydoğdu'nun ODTÜ'deki sözlü sınavında ortaya çıkmaya başladı.
Nature'ün haberine göre, Saltı ve Aydoğdu'nun yerçekimsel fizikle ilgili yayımlanmış birçok İngilizce makalesi vardı. Ancak, sınavda lise düzeyinde fizik bilgisine sahip olmadıkları ortaya çıktı. İngilizceleri de tatminkâr değildi.
Şüphelenen profesörler, öğrencilerin arXiv'de ve diğer birçok uluslararası bilimsel dergide yayımlanmış olan makalelerini incelediler ve bunların büyük bir bölümünün başka makalelerden aşırılmış olduğunu gördüler.
Olayı arXiv'e bildirdiler. arXiv kendi yaptığı araştırmasında, 14 akademisyene ait 64 makaleyi birçok bölümünün çalıntı olduğu iddiasıyla yayından kaldırdı. Bu makalelerin referans numaralarını tıkladığınızda iddia edilen çalıntının hangi makalelerden yapılmış olduğuna dair sayfa açılıyor.*
arXiv'in intihal ile suçladığı kişiler şunlardır (İsimlerin önündeki rakam çalıntı alıntı ihtiva eden makalelerinin sayısını gösteriyor):


40Mustafa Saltı (Doktora öğrencisi, ODTÜ)
29Oktay Aydoğdu (Doktora öğrencisi, ODTÜ)
15Sezgin Aygun (Doktora öğrencisi, 18 Mart Ü.)
14Murat Korunur (Doktora öğrencisi, Dicle Ü.)
13Ali Havare (Doçent, Mersin Ü.)
13İsmail Tarhan (Doçent, 18 Mart Ü.)
10Melis Aygun (Doktora öğrencisi, 18 Mart Ü.)
7Hüsnü Baysal (Doçent, 18 Mart Ü.)
5İrfan Açıkgöz (Profesör, Dicle Ü.)
4İhsan Yılmaz (Profesör, Dekan, 18 Mart Ü.)
3Figen Binbay (Doçent, Dicle Ü.)
3Nurettin Pirinççioglu (Yardımcı Doçent, Dicle Ü.)
3Taylan Yetkin (Öğretim görevlisi PhD, Mersin Ü.)
1Can Aktaş (Doktora öğrencisi, 18 Mart Ü.)



Olay burada bitmiyor. Dün Prof. Açıkgöz, Doç. Havare, Yrd. Doç. Pirinççioğlu, Yrd. Doç. Binbay ve doktora öğrencileri Aydoğdu, Saltı, Korunur'dan ortak bir mektup aldım. "Delilsiz, asılsız ve önyargılı ithamlara maruz kaldık" diyorlar. Onlara göre "uğursuz bir oyun" oynanmakta.
Bir uğursuzlukla karşı karşıya olduğumuz kesin. Ama uğursuzlar kim?
Bunları ortaya çıkarmak çok kolay. Çünkü kişilere, yazdıkları makalelere, makalelerini aşırdıkları iddia edilen makalelere kolaylıkla ulaşmak mümkün. Ulaşılması mümkün olmayan üniversitelerde ve YÖK'te bunları ortaya çıkaracak irade ve ahlak bilinci.
YÖK, ODTÜ ve diğer üniversiteler harekete geçmeli, ahlaksızlığa (eğer varsa) sessizlik içinde ortak olmaya devam etmeyeceklerini göstermelidirler.
Peşinizi bırakmayacağım.

* http://arxiv.org/new/
withdrawals.aug.07.html

mmunir@milliyet.com.tr

arXiv - Çalıntı makale skandalında ODTÜ fizik bölümü sınıfta kaldı

Çalıntı makale skandalında ODTÜ fizik bölümü sınıfta kaldı


Orta Doğu Teknik Üniversitesi fizik bölümünün profesörlerinden biri geçen aralıkta üniversite kaynaklı yayınların listesini inceliyordu.
Gözüne acayip bir şey çarptı.
Fizik bölümündeki iki doktora öğrencisinin listede beş makalesi vardı.
Makalelerden biri yüksek enerji fiziğinin en saygın dergilerinden biri olan Journal of High Energy Physics'te çıkmıştı.
Diğerlerini arXiv adlı bilim sitesi yayımlanmıştı. arXiv fizik, matematik, kompüter bilimi, kantitatif biyoloji konusunda 423.000 makale ihtiva eden, ABD merkezli, bilim adamlarının sık sık başvurduğu açık bir sitedir.
Profesör, bölümündeki meslektaşlarından Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu adlı doktora öğrencilerin makalelerinin incelenmesini istedi.

Makaleleri 2 yılda 40'ı aştı
"Araştırma ikilinin iki yıl gibi kısa bir sürede kırktan fazla makale yayımladığını ortaya çıkardı" dedi adının kullanılmasını istemeyen profesör. "İnceleyince aşırma olduklarını gördük."
Bu sayıda makalenin ne anlama geldiğini bir ODTÜ öğrenim görevlisi şöyle anlattı: "Üç makale ile bir insan YÖK'ten doçentliğini alabiliyor. ODTÜ fizik bölümünde bugün doçent iken prof olmak isterseniz 16 makale size yetiyor. Durum bu iken, iki doktora öğrencisi 22 ayda 46 makale yazıyor."
Durum üst makamlara intikal etti.
Rektör Profesör Ural Akbulut geçtiğimiz ocakta konuyla ilgili inceleme başlattı ve "karar intihal olarak 15 Mart 2007 tarihinde kesinleşti."
Akbulut Journal of High Energy Physics'in editörlerine mektup yazdı ve Saltı ve Aydoğdu'nun makalesinin çalıntı olduğunu bildirdi. (Bu makalede Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nden Murat Korunur'un da imzası var.)
Saltı ve Aydoğdu'nun imzasıyla düzinelerce makale yayımlayan arXiv'i de uyardı.
ArXiv kendi araştırmasını yaptı, Saltı ve Aydoğdu ile birlikte dekan, profesör, doçent ve doktora öğrencisi 12 Türk akademisyenin makalelerini çalıntı ibaresiyle yayından kaldırdı.
Adı geçen bütün akademisyenler çalıntı yapmış olduklarını reddediyorlar.
ODTÜ geçen ay Saltı ve Aydoğdu'ya iki dönem uzaklaştırma cezası verdi. Bu pratik olarak ihraç demektir.
Rektör Akbulut YÖK, ve öğrencilerin bağlantılı olduğu TÜBİTAK ve Mersin Üniversitesi Rektörlüğü'ne de yazı yazdı.
Ne acıdır ki, hiçbiri cevap bile vermedi.
Eğer olay bu şekilde cereyan etmiş olsaydı ODTÜ'yü övmekten başka bir şey yapılamazdı. Ancak üniversite iki vahim hata işledi.
Bunlardan ilki, ve daha hafifi, öğrencileri, mezunları ve akademisyenleri aydınlatmaya tenezzül etmemektir. Olayın ortaya çıkmasından dokuz ay sonra, hâlâ, bu konuda üniversitenin durumunu açıklayan bir deklarasyon yoktur. Hor görme, saygısızlık, azımsama ve umursamazlık ifade eden bu tutum çok yakışıksız ve üzüntü vericidir.

Örtbas edilecekti
İkinci hata ise belki intihal kadar vahimdir.
Olay 110 küsur akademisyenli fizik bölümünde fikir ayrılığına yol açtı. Bazı profesörler "Beni bu işe karıştırmayın" diyerek kenara çekildi. Başı çeken bazıları ise konuyu bölüm içinde gizli tutmaya ve örtbas etmeye çalıştı.
Saltı ve Aydoğdu'ya makalelerini çekmeleri, yayınları çıkmış olan dergilere yazı yazarak bu makalelerde bire bir alıntı yaptıklarını itiraf etmeleri halinde bağışlanacakları bildirildi.
Koşulları yerine getirmeleri halinde doktora programına devam edebileceklerdi.
Rektör Akbulut dün benden duyuncaya kadar bu girişimden haberi olmadığını söyledi. "Bu kadar detayı bilmiyordum" dedi.
Saltı ve Aydoğdu çalıntı yapmadıklarını söylediler ve teklifi reddettiler. Eğer kabul etmiş olsalardı kol yen içinde kırılacak, Türk akademi dünyasının kanseri olan intihal birçok üniversitemizde mutat olduğu gibi örtbas edilecekti.
Örtbas suça ortak olmaktan başka bir şey değildir.
Nasıl bir yargıç 65 ev soyan bir hırsıza "Tövbe et, serbestsin" diyemezse bu boyutta kopya yapmış öğrenciler de bağışlanamaz.
ODTÜ, öğrencileri ile birlikte kendi kendini de soruşturmalı, eleştirmeli, cezalandırmalı ve bu olayı onurlu bir biçimde arkasında bırakabilmelidir.

(NOT: Bu konuda aldığım e-postadan birçoğunu milliyet.com.tr'de yazımın altında bulabilirsiniz.)




Birkaç günden beri yazmakta olduğum bilim hırsızlığı ile ilgli yazılara epeyce reksiyon aldım. Bunların içinden tartışmaya katkıda bulunabilecek olanlarını seçtim. İlglenenler aşağıda okuyabilir.


Prof Alpar Sevgen (Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü)
BİZ BU KONULARDA HİÇ DE SESSİZ DEĞİLİZ

Yazinizda "universiteler ve YOK
sessiz" diyorsunuz. Haklisiniz ama iki istisna var:
Biri, Universite Ogretim Uyeleri Dernegi.
Dernek intihal konusunu hep gundeminde tuttu, yillardir intihalleri belgeleriyle birlikte YOK'e ve ilgili meslek kuruluslarina iletti. Intihali yapanin rektor oldugu iddia edildiginde
(Kemal Alemdaroglu) ise belgeleri atama makami olan Cumhurbaskanina da sunduk. Ancak Tabip Odasi disinda, hic bir olayda ne meslek odalari ne de YOK ve TUBA
harekete gecti. Basin duyurularimiz da nedense basinda bir turlu yer almadi!
Biz israrla gazetelere yolladik, onlar da israrla yayinlamadilar - Radikal ve Cumhuriyet'te arada bir basilan kisa ozetler haric.
Diger istisna, kendi universitem olan Bogazici. Biz bu konularda hic sessiz egiliz. En son ornek, hakkinda intihal iddiasi olmasi nedeniyle Ihsan Dogramaci'ya TBMM tarafindan devlet onur odulu verilmemesini talep eden 110
imzali bildirimiz.
Universite olarak intihal yapan ogrencilerimize de disiplin kurullarimizin uzaklastirma cezasi vermekten kacinmadigini belirtmek isterim.



AZEM HASLAMAN'dan
BATIKÇA SAHTEKARLIK TOZLARI KALDIRIYORUZ
Bastıkça yüzümüze kalkan sahtekarlık tozlarının uluslararası boyutlara ulaşmasınının isbatıdır bu (intihal olayı).
Ve gerçeği de budur durumumuzun.
Uzun yıllar yaşadığım Almanya'da sahte lise diploması tercüme ettiğimi de bilirim, müdür imzalı ve damgalı.
İlk duyduğumda çok kızdığım ve tepki gösterdiğim ama maalesef
Almancaya yerleşmiş bir kelime olan ''getürkt '' yükleminin de kaynağı yaptığımız sahtekarlıklarda yatmaktadır.
Muhtarlıktan alınan sahte belgeyle kareısını öldü gösterenler. Nüfus idaresinden alınan belgeyle kardeşinin çocuklarını üzerine geçirip çocuk parası alanlar.
Kaçak çalıştığı halde sosyal yardım parası alanlar.

Sahte EHLİYETLER.
Sahte DİPLOMALAR.
Sahte BOŞANMA KARARLARI.
Vs.vs. Ve bunlardan çoğu Türkiye ağırlıklı.

Bütün sahtekarlıkları içine toplayan ve ifade eden bir yüklem '' getürkt ''. Kaynağı da maalesef biz TÜRKLER. ( türken = Türkler )
Yazık.Çok yazık. ''
"TÜRKÜM, DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM,'' diyerek çıktığımız bu yolda geldiğimiz duruma bakın.
Eğitimdeki bu KOKUŞMUŞLUĞUN ANA SEBEPLERİ ve SORUMLULARI deşifre edilip cezalandırılmadıkça batağa daha da fazla batacağımız kesin.
YÖK denilen aciz kurum ise bir an önce kapatılmalı.
Acizliklerini, EĞİTİM yerine POLİTİKA yaparak kamufle etmeye çalışanların bahçesi olan YÖK artık tarihten silinmeli.

ORTAYA ÇIKAN SON SAHTEKARLIK BUZUL DAĞININ GÖRÜNEN TEPESİ. YA SUALTINDA KALAN KISIM ! ?
NE ÜLKEM, NE DE ÜLKE İNSANIM BUNU HİÇ HAKETMEDİ. ETTİRNENLER UTANSIN.




(Adı bende saklı bir profesörden)
YÖNETİME YAKINSANIZ ÇALABİLİRSİNİZ
Eğer bir devlet üniversitesinde çalışıyorsanız, çalıştığımız kurumda yönetime politik olarak yakın olan, ancak intihal olayına karışmış meslektaşlarınız olmasına rağmen, yöneticilerin reaksiyonunu almamak için sesinizi çıkartamazsınız. Aksi halde çalışma huzur ve güvenliğiniz bozulur.
Yönetime yakın olan, akademik olarak yetersiz olsa da, intihal yaparak akademik yükseltme ve terfisini tamamlamaktadır. Bu tipteki öğretim
elemanları rahatlıkla ve kolayca yardımcı doçent, doçent ve profesör atamalarından geçebilmektedir. Rektör seçimlerinde ülkede görülen nümayişler
Atatürk Heykelleri önünde cüppe Çıkartarak istedikleri kişinin seçilmesini sağlayanlar kolayca profesör olabilmekte, üniversite rantından rektör ile olan politik bağı, seçmen ve yandaş politikası ile
kolayca yararlanmaktadır.
Bu tür öğretim elemanı üniversitedeki "seçim sistemi"nde her zaman geçerli ve ihtiyaç duyulan öğretim elemanıdır. Açığı ve eksiği vardır. Yönetici ile
yapacağı politik işbirliği ile bunu kapatacak ve düzenini sürdürecektir. Yöneticinin ona, onun da yöneticiye ihtiyacı vardır.
Rektör seçim sistemi tamamen değiştirilmeli, öğretim elemanlarının elinden alınmalı ve mütevelli sistemi ile üniversiteler toplumun gereksinimlerine
yanıt verecek şekilde gerçekçi kıstaslarla yönetilmelidir.






Adı Bende Saklı bir Doçent
DÜNYADAKİ YERİMİZ PEK PARLAK DEĞİL
Universite camiasinin icindeki insanlarin onemli bir kismi bu meselenin (intihal) ne kadar ciddi oldugunu henuz anlayabilmis degil, yakin bir zamanda da anlama ihtimalleri yok. Belki okuyucularinizin cogu icin konu sıkıcı olabilir ama universitelerimiz icin cok
onemli. Eger icimizdeki intihalciler ciddi cezalar alirsa, universitelerimizde insan ve yayin kalitesi tartisilmaya baslanabilir. Aksi olursa, intihalcilerin daha hizli cogaldigi gercegini
goz-onune alarak, diyebilirim ki universitelerimiz kisa surede donusu olmayan kotu bir yola girecektir. Zaten hali hazirda, dunyadaki yerimiz pek de parlak degil...
Intihalciler olayi ortaya cikaran 4 kisi hakkinda bir karalama kampanyasi baslattilar. Bunun nedeni, YOK ve baska kurumlarin henuz olaya el atmamis olmaları ve dolayisiyla yetkisi ve gucu olmayan bu 4 kisinin hala konu ile ugrasmak zorunda kalmalari...



Prof. Dr. Kayhan KANTARLI (Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Fizik Bölümü Öğretim Üyesi)
TÜRK FİZİKÇİLERİN ULUSLARARASI BİLİM SAHTECİLİĞİ
Dünyaca ünlü Nature dergisi Eylül 2007 sayısında ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 Türk fizikçine ait 70 civarında bilimsel makalesinde intihal yapıdığını ve söz konusu fizikçilerin bu yayınlarının uluslararası bir e-kütüphane olan arXiv'in listelerinden çıkarıldığını duyurmuştur.
Öncelikle bilimsel yayınlarında araştırma ve yayın etiğini yok sayarak, Türk Bilim İnsanları'nın yaptığı bilimsel çalışmalara ve onların uluslararası saygınlığına gölge düşürenleri şiddetle kınıyorum.
Bu skandalın başlıca nedeni yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir.
İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin Bilim Etiği'ni ciddiye almayan tutumları en sonunda, ülkemizde gittikçe artmakta olmasıyla övünmeye başladığımız uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirmiştir.
Son olayda çoğunluğu doktora öğrencisi olan intihalcilerin arasında öğretim üyelerinden başka bir dekan'ın da bulunmuş olması son derece vahim olup bilimsel sahteciliklerin hangi boyuta ulaştığını göstermektedir. Niteliğin ve dünya bilimine olan katkının değil, yayın sayısının öne çıkarıldığı YÖK sistemindeki "kaç yayının var?" anlayışının sonucu olan bu yüz kızartıcı duruma şaşmamak gerekir.
Bir ülkede intihal kitabı olanlar eğer TÜBİTAK'a bilim ödülü adayı olarak öneriliyor, TÜBİTAK uluslararası yayın sayısı yüksek diye ders kitabında intihal yapanlara bilim ödülü verebiliyor, intihalciler Dekan atanabiliyor, Başbakan Müsteşarı ve sonra da Milletvekili olabiliyorlarsa Nature'daki intihal haberinde bir dekan adının da bulunması sürpriz değildir.
Eğer bir ülkede, bilimsel sapkınlıklar ulusal dergi ve gazetelerimizde sayfa sayfa anlatılır ve yüzlerce öğretim üyesi yaptıkları ortak çağrılarla önlem alınmasını isterken YÖK ve üniversite yöneticileri yalnızca bunları okumakla yetinip seyirci kalıyorlarsa, o ülkedeki bilimsel sahteciliklerin uluslararası bilim dergilerine haber olma boyutuna ulaşması beklenen bir olgudur.
Bilim etiği sorunlarının aşılması en başta etik ve ahlak eğitiminin yaygınlaştırılması olmak üzere, ülkemizdeki tüm öğretim elemanlarının bilim etiğini çiğneyenler ve intihal olaylarını örtbas etmeye çalışanlar karşısında ortak bir anlayışla ve kararlılıkla net bir tavır almasına; ve YÖK, ÜAK, TÜBA, TÜBİTAK ve Üniversite Yönetimlerinin de bir an önce gerekli önlemleri alıp yasal yaptırımları tarafsız ve etkin bir şekilde uygulamalarına bağlıdır.



Yardımcı Profesör Mehmet Ozgur Oktel Bilkent Universitesi, Fizik Bölümü
BİZİMLE "UMALIM Kİ İRANLI FİZİKÇİLER DE TÜRKLER KADAR YETERSİZ OLSUNLAR" DİYE DALGA GEÇİYORLAR
Benim asil calisma konum bu intihal iddia'larinin bulundugu konudan uzak olsa da genel fizik egitimim sebebi ile bu makaleleri okuyabiliyorum. Iddialar ortaya ciktiktan sonra (ODTU icindeki arastirma basladiktan sonra), ben de tarafsiz olarak bu makaleleri gozden gecirdim. Ne yazik ki intihal iddialari dogru, bu insanlar baska 5-10 makaleden karisitirip ekleyerek 'makale gibi' duran dokumanlar ortaya cikartmislar.
Bu dokumanlarin cogu cok da onemli olmayan dergilerde yayinlanmis. Ancak onemli iki dergide de yapilmis yayinlar var.
Bu konuda sizi bilgilendirmek icin su noktalara dikkatinizi cekmek isterim:

1) Bir bilimsel derginin basina gelebilecek en kotu sey yayinladigi bir makaleyi geri cekmek zorunda kalmaktir, hatta dergiler
ellerinde oldugu surece yayinladiklari makaleleri geri cekmemek icin ugrasirlar. Ne yazik ki yuksek enerji fiziginin en saygin dergilerinden
biri bu isi yapmak zorunda kaldi:
http://www.iop.org/EJ/abstract/1126-6708/2006/12/078
Burada görüleceği uzere, M.Salti, O.Aydogdu ve M. Korunur'un makalesi, 'Intihal yuzunden geri cekilmistir.Yayinladigimiz icin pismaniz!' ibaresi ile geri cekilmis durumda.
Sanirim bu olay bile komplo teorilerinin otesinde yapilan isin ne kadar acikca intihal oldugunu gosteriyor.

2) ODTU'nun sessiz kaldigini soylemek mumkun degil. Bu kotu olayda bizim sevinmemiz gereken bir sey varsa bu olayin ODTU'nun icinden ortaya cikarilmis olmasidir. ODTU'deki hocalar bu makaleleri ArXiv'e bildirdiklerinde aldiklari cevap cok ilginc: 'M. Salti'nin aktivitesinden
biz de suphelenmistik, arastirma baslatiyoruz'. Dunya'da gayet kotu duruma dustuk, ancak olayi eger bir de kendi icimizden birileri degil disaridan
birileri ortaya cikartsaydi Turkiye'de calisan butun fizikciler intihalci damgasi yerdi. Simdi hic olmazsa Turkiye'de intihalciler ve onlar iclerinde barindirmak
istemeyen durust fizikciler var diye dusunuluyor.
Intihal yapan iki ogrencinin ODTU'den uzaklastirildigini da hatirlatmak istiyorum. ODTU tamamen masum degil ama ilk olarak cezayi veren kurulus olmayi basardi.

3) Canakkale Onsekiz Mart Universitesinden intihalle suclanan ogretim uyeleri bir savunma mesaji gondermislerdi bana ve bolumdeki diger arkadaslara. Bu mesajdan sonra ben de kendilerine asagidaki cevabi yazdim, henuz yanit alamadim:
Sayın Yılmaz ve ÇOMÜ nün intihalle suçlanan diger hocaları, Ben Bilkent Üniversitesi Fizik bölümünde yoğun madde fiziği üzerine çalışan bir yardımcı doçentim.Genel Relativite ve kozmoloji ile ilgili bilgim ise Doktora sırasında aldığım bir ders ve dinlediğim konuşmalarla sınırlıdır. Hakkınızdaki
intihal iddalarının doğru olup olmaması aslında direk olarak beni ilgilendirmese de intihal iddalarına yazdığınız cevaptan
sonra sizlerin makalelerinizi daha yakından inceledim, bu incelememin sonuçlarını hem sizle hem de cevap yazısını gönderdiğiniz
bölümümdeki arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
Öncelikle verdiğiniz intihal tanımında 'başkasının yaptığı işi kısmen veya tamamen kendisininmiş gibi sunmak' olduğunu hatırlatayım.
İntihalin tanımı ve nelerin intihal sayıldığı pek çok kurumun ve derginin web sitesinde var. Nelerin intihal kapsamına girdiğinin kısa bir tanımını
ben de Purdue üniversitesinin web sitesinden aldım: (http://owl.english.purdue.edu/owl/resource/589/02/)
There are some actions that can almost unquestionably be labeled plagiarism. Some of these include *buying, stealing, or borrowing a paper* (including, of course, copying an entire paper or article from the Web); *hiring someone to write your paper* for you; and *copying large sections of text* from a source without quotation marks or proper citation.
Ben grubunuzun hem intihalle suçlanan hem de suçlanmayan yayınlarına baktım, ikisinden de birer örnek vermek istiyorum:

1) I. Yilmaz, A Kucukarslan ve S. Ozder (Arxiv de olmayan, intihalle suçlanmamiş bir makale, grubunuzun bulabildiğim en yeni yayını) International Journal of Modern Physics A Vol. 22, No. 12 (2007) 2283�2291
Bu makale arxiv de olmadığı için maila ekledim. Makalenin cümlelerini google scholar ile aratınca karşıma şunlar çıktı, merak eden herkes bakabilir:

1a) Makalenin ilk paragrafi birebir D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Altinci sayfanin ilk paragrafinin son yarisi (fig'ure 1'den sonraki ilk paragraf)
1b) Ikinci paragrafin iki cumlesi M. K. Mak and T. Harko gr-qc/0309069 paper'inin ilk paragrafi.
1c) Ikinci paragrafin son cumlesi E. Gourgoulhon, P. Haensel, R. Livine, E. Paluch, S. Bonazzola, and J.-A. Marck astro-ph/9907225 Intoduction'in son cumlesi
1d) Ucuncu paragraf yine grubunuzun baska bir makalesi ile ayni (C. Aktas and I. Yilmaz Gen Relativ Gravit (2007) 39:849)
1e) Equation (1)'den sonraki paragraf bire bir: D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Section IV'den onceki ikinci paragraf. (14. sayfada)

Bundan sonrasini incelemedim. Sizin 'biraz benziyor' dediğiniz giriş kısmında size ait kaç tane cümle var onu merak ediyorum. Başkalarının makalelerinden paragrafları indirip
bir araya koyarak giriş yazdığınızda nasıl oluyor da kendi çözmek istediğiniz 'tamamen orjinal' problemi ortaya koyabiliyorsunuz o da başka bir muamma.

2) Ihsan Yilmaz , Melis Aygun , Sezgin Aygun arXiv:gr-qc/0607104v2 (Bu intihal nedeniyle değil aynı makaleyi bir daha farklı isimle yazdığınız için kaldırılan bir makale)
Bu makalede birşey çok dikkatimi çekti makalenin isimi 'Topological defect solutions in the spherically symmetric space-time admitting conformal motion', genel relativite
derslerimden hatırladığım kadarıyla burada topological defectler olarak düşündüklerimiz domain wall'lar ve cosmic stringler. Bu iki obje de klasik alan teorisi ile tanımlanabiliyor
yani einstein denklemleri çerçevesinde klasik (quantum olmayan) özellikteler. Ama makalenizde şöyle bir paragraf var: In String Theory, the myriad of particle types is replaced by a single fundamental
building block, a 'string'. These strings can be closed, like loops, or open, like a hair. As the string moves through time it traces out a tube or a sheet, according to whether it is closed or open, Furthermore, the string is free to vibrate,
and different vibrational modes of the string represent the different particle types, since different modes are seen as different masses or spins
Bu paragraf açıkça string teorinin stringlerinden yani Planck skalasında yaşayan objelerden bahsediyor. Üstelik bunu googleda arayınca http://www.damtp.cam.ac.uk/user/gr/public/qg_ss.html
web sayfasındaki üçüncü paragraf çıkıyor. Burası da Cambridge üniversitesinin halka string teoriyi anlatmak için kurdugu web sitesi. Acı olan makalenize populer web sitesinden indirilmiş paragraf mı koymanız, yoksa cosmic stringler ile string teorideki stringlerin farkını bilmemeniz mi bilemiyorum.
Yoğun maddeci arkadaşlar için bir benzetme yapayım: ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda 'o da bant bu da bant' diye yara bantlarının
özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düsünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların benzediğini mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?

3) Bir de excessive overlap yüzünden kaldırılan makaleleriniz var. Burada sorun kendinizden intihal yapmak ötesinde bir defa hesap yapıp bunu birden fazla farklı paper olarak yazmış olmanız. Bunu dogrulamak için Hep-th0505013 ve gr-qc0607104 makalelerinizi incelemeye çalıştım: gerçekten de iki makalede de
değişik durumlarda charge ve mass hesaplıyosunuz: Ama hep-th0505013teki ana sonuclarınız olan denklemler (42) ve ((45)ten sonrakı numarasız denklem), gr-qc0607104 de tekrar ana sonuclar olan denklem (42)(tekrar (86)) ve (79) olarak verilmiş. Üstelik bu kadar birbirine benzeyen iki makaleden sonra yazılanı önce yazılanına atıf vermiyor.
Aynı bilimsel sonuçları iki ayrı makalede üstelik yazar listesi değişik iki makalede vermenin açıklaması nedir? Sanırım amacınız bilime katkı yapmaktan çıkıp makale yayınlamaya dönmüş, eger başka açıklaması varsa lütfen söyleyin.
Yukarıda yaptığım araştırmayı yapmak yaklaşık 6-7 saatimi aldı, yani bir iş günümü kaybettim. Ama oturup kendi hesaplarımla uğraşsaydım daha iyi olurdu diyemiyorum, hepimizin kafasını meşgul eden intihal suçlamalarıyla ilgili kararımı vermemi sagladı. Bu iddalarla ilgili mutlaka üniversitenizde, YÖK te ve diğer kurumlarda kurullar kurulacak ve sizi baglayıcı kararlar vereceklerdir. Beni bu kararlar çok da ilgilendirmiyor, sonuçta bu bir bilimsel ahlak meselesidir, ve bir insanin davranışlarının kabul edilir olup olmadığı onunla aynı ortamları paylaşan insanlar tarafından değerlendirilir. Bu da konunuzun dışında olan, sizin intihal yapmış veya yapmamış olmanızın etkilemeyeceği bir yardımcı doçentin, sizi
kesinlikle bağlamayacak olan kararı:
Bence Arxiv tarafından hakkınızda ortaya atılan intihal iddaları kesinlikle doğrudur, yaptığınız iş çok makale yayınlıyarak yayın sayınızı haksızca arttırmaya çalışmaktır, bu da açıkca 'bilimsel hırsızlıktır'.
Lütfen savunmalarınızda 'bunu herkes yapıyor', 'bütün Türk fizikçileri suçlanıyor' gibi argümanlarla, Türkiye'de alınteri ile bilime katkıda bulunmaya çalışan insanları kendinizle bir tutmayın.
Kendi işinize göstermediğiniz saygıyı başkalarının işlerine göstermeniz dileğiyle.

4) Bu olayin dunya'da bizi ne kadar utandirdigini anlamaniz acisindan MIT'de bir doktora ogrencisinin burada bir hocamiza yazdigi mektuptan bir alinti yapiyorum. Turkiye'de yeni
kurulan ITAP (International Center for Theoretical and Applied Physics) posterlerinin basina neler geldigini anlatiyor:




Hocam merhaba;
Bu intihal skandali burada sanirim Turkiye`de buldugundan da daha fazla yanki buldu herkes bize bunu sorup duruyor. En acisi ise su; ben bu hazirladigim afisleri burada profesyonel olarak bastirmistim ve fizik bolumune ait bazi yerlere asmistim. Bu yonde bir okul politikasi veya karari olmasa bile
ogrenciler indirmisler ve cope atmislar, iki tanesinin ustunde de marker ile yazilmis ve bu aralar surekli yapilan ignelemelerden biri yer aliyordu "umalim
ki iranli fizikciler de bu kadar yetersiz olsunlar...", bu tepki belki gereksiz ama anlasilan gercekten intihal sayilabilecek birsey var.
Benzer bir hikayeyi Boston University`de okuyan arkadaslardan da dinledim orada afislerimizi indirmemisler ama ITAP`in dolandirici olabilecegini konusuyorlarmis ve afislerin yanina ve bir tanesinin de tam ustune nature news
makalesini koymuslar, bir de ODTU`nun websitesinden snapshot seklinde print-out alip hic bir haber savunma veya yalanlama yok diye boardlara asmislar.
Evet buradakiler cok onyargililar kabul ama boylesi bir yanlisin nerelere kadar uzandigini gostermesi acisindan da onemli. Ben bi kismini topladim posterlerin
copten. Cope atilmamis olanlarin da yanina MIT`de de ilgili nature makalesini asmislar ve bizim duyurulara ok cikartmislar.

5) Bu makaleleri inceledikten sonra benim kararimi rahatca verdim: 'Bu makaleler intihal, bunlari yapanlar da bilimsel hirsizdir'. Sanirim uluslararasi kuruluslarda bunu inceleyen insanlar da ayni kaniya vardilar.
Bundan sonra intihal vardir yoktur gibi bir tartismanin benim acimdan cok anlami yok.
Cok anlami olmasa da benim artik tek merak ettigim Turkiye'nin yetkili kurullarinda bu insanlar hakkinda ne gibi kararlar verilecegi. Benim acimdan bu kararlar Turkiye'deki bilimsel sistemin olgunlugunu
gosterecek. Eger yeterince olgunsa, bir sonraki konferansa basim biraz daha dik gidecegim; yok degilse calismaya devam ederek olgunlasmasini saglamak
icin elimden geleni yapacagim.




Metin Ozdemir HSP PhD Adayı
( Community and Applied Social Psychology Program, Department of Psychology,University of Maryland-Baltimore County, Baltimore)
ÖDTÜ'DE İKEN BU GİBİ İŞLERİN OLDUĞU U DUYUYORDUM
Lisans ve yuksek lisansini ODTU`de yapan birisi olarak boylesi bir olayin ortaya cikmasi aslinda beni cok da sasirtmadi. ODTU`de gecirdigim sure zarfinda temel bilimler ve muhendislik alanlarindan pekcok arastirma gorevlisinin hocalari ile yaptiklari yayinlarda cok benzer bir yontem kullandiklarini kendi agizlarindan defalarca dinledim.
Hatta bu yontem tip alaninda da ciddi olarak kullaniliyor. Iyi yazilmis bir makale alinip belirli bolumleri aynen ya da cok az degistirilerek bir yeni makale hazirlaniyor.
Bu tur olaylarin ortaya cikmasinin en onemli nedeni elbette bilim etiginin icsellestirilmemis olmasi. Ancak bunun disinda onemli nedenlerden ikisi de ulkemizdeki dil egitiminin yetersizligi ve bilim uretimi anlayisi.
Ingilizcesi yeterli olamayan kisiler sistemin getirmis oldugu kurallar nedeniyle yabanci dergilerde yayin yapmaya zorlaniyorlar. Ornegin sosyal bilimler alaninda docent olabilmek icin sosyal bilimler atif indeksinde yer alan bir dergide tek yazarli bir makale yayinlama zorunlulugu var. Kimi universiteler bu sistemi bir puanlama sistemi ile daha da ileriye goturuyorlar. Ornegin tek yazarli makaleler daha cok puan alirken, ortak calisma urunu olan makaleler cok daha az puan aliyor ve
bu sekilde ogretim uyeleri uzerinde tek basina yayin yapmalari icin bir baski kuruluyor.
Bu sistem hemen akla gelebilecek iki temel sorunu beraberinde uretiyor.
Birincisi, yabanci yayin yapma baskisi nedeniyle arastirmacilarin Turkce yayin yapmalarinin onune geciliyor.
Ornegin Turk Psikoloji Dergisi son derece ciddi calisan bir ekip ile 970`lerden bu yana yayinlanan ve sosyal bilimler atif indeksine girmis bir dergidir. Ancak bu
dergide yayin yapmak yerine bilimsel kalite acisindan daha dusuk duzeyde yayinlari kabul edebilen Ingilizce dergileri tercih ediyorlar. Bu nedenle de ulkemizi ilgilendiren konularda Turkce yayin yapilamiyor.
Ogrenciler bilgi edinmek icin arastirma yaptiklarinda Turkce kaynak bulamiyorlar. Uygulamacilar Turkiye`de yapilan arastirmalari temel alip bilgilerini artirmak yerine kulturu ve sitemi farkli ulkelerde yapilmis yayinlari temel alan ceviri
kitaplarla bilgi ihtiyaclarini gideriyorlar. Kisacasi kendi ulkemize ozgu bilim uretmiyoruz. Kendi toplumuna faydasi olmayan bir sosyal bilimin bize
ne faydasi vardir?
Burada hemen su iddia ortaya atilabilir: "Evrensel bilime katki yapmak.." Evet, kesinlikle katiliyorum ancak dusuk kaliteli dergilerde yayin yapmakla evrensel bilime katki yapmak dusuncesi bir yanilsamadir.
Ayrica ABD`de gecirdigim bunca yilda gordugum su ki bizim gibi ulkelerden arastirmacilar ABD`de basilan dergilerde yayin yapmak icin can atarken ABD`li arastirmacilar bu yayinlara donup bakmiyorlar bile.
Yaptiklari ABD toplumu uzerine arastirma yapmak; dolayisiyla da ABD toplumu uzerine yapilmis arastirmalarin bulgularini kullaniyorlar.
Ikinci ciddi sorun ise ortak calismanin kosteklenmesi. Iyi bilim yapan ulkelerin tamamninda ortak calisma, ekip calismasi, arastirma ekiplerinin kurulmasi ve bu disiplinlerarasi ekipler vasitasi ile
"daha kaliteli" arastirmalar yapilmasini tesvik eden bir anlayis var. Bu nedenle cok iyi dergilerde basilan cok iyi arastirmalarin hemen hepsi artik ortak
yazarlidir. Turkiye`de ise bu yonelim acik acik kosteklenmektedir. Bu nedenle ozellikle de genc ogretim uyeleri bir an once akademik derecelerini alabilmek icin tek baslarina yayin yapmak cabasi icine
giriyorlar. Bu da yeni acilimlari, kalite artisini ve is birligiyle daha iyi isler cikartmayi engelliyor.
Yayin konusundaki Ingilizce yayin yapma baskisinin neden oldugu bir diger durum da kimi genc arastirmacilarin sirf akademik
yukselmelerini emniyete almak icin kimi ticari dergilerde yayin yapmalaridir.
Bu dergiler kimi zaman makale basina 500 - 600 dolardan baslayan ucretler aliyor. Son olarak Yeni Zelanda`da basilan bur turden bir derginin iyice ticarilesip bir makale icin 2000 dolara varan ucretler talep ediyor. Rivayet gibi olacak ama bir
devlet universitemizden bir yardimci docentin de docentligini alabilmek icin banka kredisi cekerek bu derginin talep ettigi ucreti odedigini uzulerek ogrendim.
Bilim hevesini kirip, bilgi uretmeyi odullendirmek yerine kendi basina gostermelik is yapmayi tesvik eden bir sistem maalesef ulkemizin bilim gelecegini cok ciddi sekteye ugratiyor. ABD`de kendi basina is yapanlari
"tek tabanca" diyerek hayiflarken bizim universitelerimizde insanlarin kendi odalarina kapanip yanliz is yapmalari tesvik ediliyor. Bu arada kim bilir su yuzune cikmayan ne bilim hirsizliklari yasaniyor.




Yusuf Altintas, Professor
NSERC-P&WC Industrial Research Chair Professor in Virtual Machining, Manufacturing Automation Laboratory, The University of British Columbia, Department of Mechanical Engineering Vancouver, Kanada
ÖĞRENCİLER İNTİHALİN NE KADAR VAHİM OLDUĞUNUN FARKINDA BİLE DEĞİL
Maalesef "intihal" bilimsel arastirma kulturunun oturmadigi ulkelerde yaygin. Sadece Turkiye'ye mahsus bir olay degil, ama Turkiye'de baska ulkelere gore cok daha yaygin. Daha gecen ay bir Ispanya, bir Brezilya makalelerinin kitabimdan aynen aktarildigini gordum. Ispanyada hemen farkina varip duzelttiler ve benden de ozur dilediler. Brezilyaya ise bu ay sonu davetliyim� Gectigimiz yaz Iran'dan gelenlerin Turkiye'de sundugu 25 makalenin en az 5 tanesinde kitabimdan oldugu gibi kopyalanmis bolumler vardi.
Cocuklar bunun ne kadar vahim oldugunun farkinda bile degildiler, zira tek tek gelip "Hocam, sizin metodlarinizi ogrendik, uyguladik, calisiyor. Bize bir elestiri yapip yol gosterirmisiniz?"
Hocalari ile oturup, "management" degil, biraz da hocalik yapmasini salik verdim ve intihalleri benim eski asistanlarim siraladilar tek tek hocaya. Kisacasi, intihalin ne kadar vahim bir davranis oldugunun bile farkinda degil cocuklar, hocanin da yayinin iceriginden haberi yok. Ustelik, bogazina kadar politikaya batmis hocalarin dogal olarak arastirmaya vakti yok.
1995 yilinda, benden daha az kidemli (Yard. Doc.) bir Kanada'li hoca arkadasla bizim kasabaya geldik. Komsunun damadi bolgesel bir unuversitesinde master yapiyordu. "Ecnebi" hocanin tezdeki Ingilizce'ye bakivermesini istediler� Bizim alanimizda olmayan bir muhendislik dali.
"Tamam once ben bakivereyim" deyip tezi aldim. Tezin birkac sayfasi cok kotu Ingilizce ile yazilmis, ama geri kalani ise sahane bir Ingilizce ile devam etmis. O kadar bariz idi ki kaynaklardan oldugu gibi kopya edildigi. Paragraflarin her biri baska yerden kopayalanip , yan yana dizilmis ve bir ucubet cikmis ortaya. Anlamak icin uzman olmaya da gerek yok.
Cocugu cagirip: " Aslanim, bu tez tamamen kopya. Sen bunu yeniden yaz, ben yine okuyevereyim bana gonderirsen. Boyle tez calismasi olmaz. Ustelik ben bir arastirma falan da gormedim bu tezde."
Cevap: " Abi, tum tezler boyle, zaten hocam da kabul etti! Benimkinden daha kotuleri de var, sen neye benimkine taktin?"
"Ama bu tez senin adina basilacak. Hocan gorevini yapmamis, fakat tez senin. Sen bu tezi boyle veremezsin. "
"Sen karisma abi, versene arkadasina okusun!"
Gonderdim cocugu bir suru nasihatle, yakinim olan egitimsiz kayinpederi ve kayinvaldesi bana kirildilar.
Bir ogrenci intihal yapiyorsa, mutlaka sorumlusu hocasidir. Asistaninin yaptigi ve yazdigi seylerden haberi olmayan ama onaylayan kisiye nasil hoca denebilir ?
YOK sisteminin koklu bir degisiklige ugramasi gerekli. Aslinda siyasiler kanca atmasa, her unuversitenin ozerk ve kendi kendini denetlemesi, hem kaliteyi hem de bilimsel verimi artirir. Fakat Turkiye gercekleri, hukumetlerin begenmedigi rektorleri hapishanelerde surundurmesi, bazi rektorlerin de siyasi parti liderleri gibi davranmasi, rektor secimlerinin akademik yonetim tecrubesi ve bilimsel basari bazinda degil de �secim vaatleri" ile yapilmasi, sistemi daha da batakliga gomuyor.
Akademik calismalari zayif olan hocalar iki siniftir:
-�Benim kapasitem bu kadar, daha iyisi elimden gelmiyor" deyip onurlu durus sergilemek
- Ikinci kesim de intihal, kayirma/kayrilma, asistanlarinin veya daha genc hocalarin sirtindan, politik ayak oyinlari ile yukselen gurup.
Türkiye ikinci guruptan hocalarin hegemonyasinda batakliga dogru yurumekte. Bu gurup ayni zamanda tam akademisyenleri de unuversitelerden, hatta ulkeden kacirmak icin her yolu denemekteler.
Kanada unuversitelerinin yapilanmasini, ve Turkiye ile bildigim kadari ile karsilastiran makalelerim asagida gorulebilir. (http://www.kanadainfo.com/yazarlar/yusuf/giris_yusuf.asp)
Turkiye unuversiteleri devamli geriye dogru dortnala kosmakta. Unuversiteler bilimsel ozerklik icinde, akademik basarinin olcumleri oturtulmadikca cokus devam edecektir. Akademik yayin yapip elestiri suzgecinden gecmemis hocalarin profesor-dekan-rektor oldugu, intihalcilerin basbakan yardimcisi oldugu bir siyasi ortamda unuversiteleri duzeltmek cok zor.




Adı bende saklı bir doçent
YABANCI DİL BİLMEYENLERİ YABANCI DERGİLERDE NASIL MAKALE YAYINLIYOR?
Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) den yeterli derece alamayan, ancak saygın (uluslarası) dergilerde 15-20 uluslararası makalesi çıkan çok sayıda bilim insanı var Türkiye'de.
Hep birlikte bir illüzyonun içinde oynuyoruz, bazen bizi kendimize getiren bir kaç uyarı alıyoruz o kadar. Madem bu konuda hassasız o halde tıp alanındaki, kimya alanındaki uluslararası makaleleri mercek altına alalım (ziraat da buna dahil). (Lütfen her yıl doçentlik sınavlarına müracaat edenler ve doçent olanların alanlarına göre dağılımına bakınız.)
Yüksek öğretim sadece öğretim üyesi yetiştirmek değil, uluslararası alanda tanınmış, gerçekten ölçü alınabilecek bilimsel yayınları çıkartabilmeyi de içermelidir. Citation indekse (her nasılsa) girebilmiş dergilerdeki denetleyemediğimiz bir yayın sistemine bu işi havale edersek, bu tür manzarlarla daha çok karşılaşırız.



mmunir@milliyet.com.tr

Tuesday, September 18, 2007

Özgür Oktel 'den (Bilkent Fizik) ÇOMÜ Plagiarism Şebekesine Cevap

Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr Özgür Oktel'in Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ndeki gruba yolladığı mesaj; (Özgür Oktel 92 ÖSS 1., Doktora Massachusetts Institute of Technology [MIT])

http://www.bilim.org/forum/viewtopic.php?t=1931&postdays=0&postorder=asc&start=10


Sayın Yılmaz ve ÇOMÜ nün intihalle suçlanan diger hocaları,


Ben Bilkent Üniversitesi Fizik bölümünde yoğun madde fiziği üzerine çalışan bir yardımcı doçentim.Genel Relativite ve
kozmoloji ile ilgili bilgim ise Doktora sırasında aldığım bir ders ve dinlediğim konuşmalarla sınırlıdır. Hakkınızdaki
intihal iddalarının doğru olup olmaması aslında direk olarak beni ilgilendirmese de intihal iddalarına yazdığınız cevaptan
sonra sizlerin makalelerinizi daha yakından inceledim, bu incelememin sonuçlarını hem sizle hem de cevap yazısını gönderdiğiniz
bölümümdeki arkadaşlarımla paylaşmak istedim.

Öncelikle verdiğiniz intihal tanımında 'başkasının yaptığı işi kısmen veya tamamen kendisininmiş gibi sunmak' olduğunu hatırlatayım.
İntihalin tanımı ve nelerin intihal sayıldığı pek çok kurumun ve derginin web sitesinde var. Nelerin intihal kapsamına girdiğinin kısa bir tanımını
ben de Purdue üniversitesinin web sitesinden aldım: (http://owl.english.purdue.edu/owl/resource/589/02/)



There are some actions that can almost unquestionably be labeled plagiarism. Some of these include buying, stealing, or borrowing a paper (including, of course, copying an entire paper or article from the Web); hiring someone to write your paper for you; and copying large sections of text from a source without quotation marks or proper citation.


Ben grubunuzun hem intihalle suçlanan hem de suçlanmayan yayınlarına baktım, ikisinden de birer örnek vermek istiyorum:

1) I. Yilmaz, A Kucukarslan ve S. Ozder (Arxiv de olmayan, intihalle suçlanmamiş bir makale, grubunuzun bulabildiğim en yeni yayını)
International Journal of Modern Physics A
Vol. 22, No. 12 (2007) 2283–2291

Bu makale arxiv de olmadığı için maila ekledim. Makalenin cümlelerini google scholar ile aratınca karşıma şunlar çıktı, merak eden herkes bakabilir:

1a) Makalenin ilk paragrafi birebir D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Altinci sayfanin ilk paragrafinin son yarisi (fig'ure 1'den sonraki ilk paragraf)

1b) Ikinci paragrafin iki cumlesi M. K. Mak and T. Harko gr-qc/0309069 paper'inin ilk paragrafi.

1c) Ikinci paragrafin son cumlesi E. Gourgoulhon, P. Haensel, R. Livine, E. Paluch, S. Bonazzola, and J.-A. Marck astro-ph/9907225 Intoduction'in son cumlesi

1d) Ucuncu paragraf yine grubunuzun baska bir makalesi ile ayni (C. Aktas and I. Yilmaz Gen Relativ Gravit (2007) 39:849)

1e) Equation (1)'den sonraki paragraf bire bir: D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Section IV'den onceki ikinci paragraf. (14. sayfada)

Bundan sonrasini incelemedim. Sizin 'biraz benziyor' dediğiniz giriş kısmında size ait kaç tane cümle var onu merak ediyorum. Başkalarının makalelerinden paragrafları indirip
bir araya koyarak giriş yazdığınızda nasıl oluyor da kendi çözmek istediğiniz 'tamamen orjinal' problemi ortaya koyabiliyorsunuz o da başka bir muamma.


2) Ihsan Yilmaz, Melis Aygun, Sezgin Aygun arXiv:gr-qc/0607104v2 (Bu intihal nedeniyle değil aynı makaleyi bir daha farklı isimle yazdığınız için
kaldırılan bir makale)

Bu makalede birşey çok dikkatimi çekti makalenin isimi 'Topological defect solutions in the spherically symmetric space-time admitting conformal motion', genel relativite
derslerimden hatırladığım kadarıyla burada topological defectler olarak düşündüklerimiz domain wall'lar ve cosmic stringler. Bu iki obje de klasik alan teorisi ile tanımlanabiliyor
yani einstein denklemleri çerçevesinde klasik (quantum olmayan) özellikteler. Ama makalenizde şöyle bir paragraf var:

In String Theory, the myriad of particle types is replaced by a single fundamental
building block, a ’string’. These strings can be closed, like loops, or open,
like a hair. As the string moves through time it traces out a tube or a sheet, according
to whether it is closed or open, Furthermore, the string is free to vibrate,
and different vibrational modes of the string represent the different particle types,
since different modes are seen as different masses or spins
Bu paragraf açıkça string teorinin stringlerinden yani Planck skalasında yaşayan objelerden bahsediyor. Üstelik bunu googleda arayınca

http://www.damtp.cam.ac.uk/user/gr/public/qg_ss.html

web sayfasındaki üçüncü paragraf çıkıyor. Burası da Cambridge üniversitesinin halka string teoriyi anlatmak için kurdugu web sitesi. Acı olan
makalenize populer web sitesinden indirilmiş paragraf mı koymanız, yoksa cosmic stringler ile string teorideki stringlerin farkını bilmemeniz mi bilemiyorum.


Yoğun maddeci arkadaşlar için bir benzetme yapayım: ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda 'o da bant bu da bant' diye yara bantlarının
özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düsünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların benzediğini
mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?

3) Bir de excessive overlap yüzünden kaldırılan makaleleriniz var. Burada sorun kendinizden intihal yapmak ötesinde bir defa hesap yapıp bunu birden fazla
farklı paper olarak yazmış olmanız.
Bunu dogrulamak için Hep-th0505013 ve gr-qc0607104 makalelerinizi incelemeye çalıştım: gerçekten de iki makalede de
değişik durumlarda charge ve mass hesaplıyosunuz: Ama hep-th0505013teki ana sonuclarınız olan denklemler (42) ve ((45)ten sonrakı numarasız denklem),
gr-qc0607104 de tekrar ana sonuclar olan denklem (42)(tekrar (86)) ve (79) olarak verilmiş. Üstelik bu kadar birbirine benzeyen iki makaleden sonra yazılanı önce yazılanına
atıf vermiyor.

Aynı bilimsel sonuçları iki ayrı makalede üstelik yazar listesi değişik iki makalede vermenin açıklaması nedir? Sanırım amacınız bilime katkı yapmaktan çıkıp makale
yayınlamaya dönmüş, eger başka açıklaması varsa lütfen söyleyin.


Yukarıda yaptığım araştırmayı yapmak yaklaşık 6-7 saatimi aldı, yani bir iş günümü kaybettim. Ama oturup kendi hesaplarımla uğraşsaydım daha iyi olurdu diyemiyorum,
hepimizin kafasını meşgul eden intihal suçlamalarıyla ilgili kararımı vermemi sagladı. Bu iddalarla ilgili mutlaka üniversitenizde, YÖK te ve diğer kurumlarda kurullar kurulacak
ve sizi baglayıcı kararlar vereceklerdir. Beni bu kararlar çok da ilgilendirmiyor, sonuçta bu bir bilimsel ahlak meselesidir, ve bir insanin davranışlarının kabul edilir olup olmadığı
onunla aynı ortamları paylaşan insanlar tarafından değerlendirilir. Bu da konunuzun dışında olan, sizin intihal yapmış veya yapmamış olmanızın etkilemeyeceği bir yardımcı doçentin, sizi
kesinlikle bağlamayacak olan kararı:

Bence Arxiv tarafından hakkınızda ortaya atılan intihal iddaları kesinlikle doğrudur, yaptığınız iş çok makale yayınlıyarak yayın sayınızı haksızca arttırmaya çalışmaktır, bu da açıkca 'bilimsel hırsızlıktır'.
Lütfen savunmalarınızda 'bunu herkes yapıyor', 'bütün Türk fizikçileri suçlanıyor' gibi argümanlarla, Türkiye'de alınteri ile bilime katkıda bulunmaya çalışan insanları kendinizle bir tutmayın.

Kendi işinize göstermediğiniz saygıyı başkalarının işlerine göstermeniz dileğiyle.


--
Mehmet Ozgur Oktel
Assistant Professor
Department of Physics
Bilkent University
Ankara 06800
Turkey


--------------------------------------------------------------------------------


Mustafa Gündoğan
Site Denetçisi

Site Denetçisi


Kayıt: 16 Mar 2005
Mesajlar: 279
Nereden: Ankara

MesajTarih: Sal Eyl 11, 2007 8:45 pm Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr Özgür Oktel'in Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ndeki gruba yolladığı mesaj; (Özgür Oktel 92 ÖSS 1., Doktora Massachusetts Institute of Technology [MIT])

Özgür Oktel yazmış:

Sayın Yılmaz ve ÇOMÜ nün intihalle suçlanan diger hocaları,


Ben Bilkent Üniversitesi Fizik bölümünde yoğun madde fiziği üzerine çalışan bir yardımcı doçentim.Genel Relativite ve
kozmoloji ile ilgili bilgim ise Doktora sırasında aldığım bir ders ve dinlediğim konuşmalarla sınırlıdır. Hakkınızdaki
intihal iddalarının doğru olup olmaması aslında direk olarak beni ilgilendirmese de intihal iddalarına yazdığınız cevaptan
sonra sizlerin makalelerinizi daha yakından inceledim, bu incelememin sonuçlarını hem sizle hem de cevap yazısını gönderdiğiniz
bölümümdeki arkadaşlarımla paylaşmak istedim.

Öncelikle verdiğiniz intihal tanımında 'başkasının yaptığı işi kısmen veya tamamen kendisininmiş gibi sunmak' olduğunu hatırlatayım.
İntihalin tanımı ve nelerin intihal sayıldığı pek çok kurumun ve derginin web sitesinde var. Nelerin intihal kapsamına girdiğinin kısa bir tanımını
ben de Purdue üniversitesinin web sitesinden aldım: (http://owl.english.purdue.edu/owl/resource/589/02/)



There are some actions that can almost unquestionably be labeled plagiarism. Some of these include buying, stealing, or borrowing a paper (including, of course, copying an entire paper or article from the Web); hiring someone to write your paper for you; and copying large sections of text from a source without quotation marks or proper citation.


Ben grubunuzun hem intihalle suçlanan hem de suçlanmayan yayınlarına baktım, ikisinden de birer örnek vermek istiyorum:

1) I. Yilmaz, A Kucukarslan ve S. Ozder (Arxiv de olmayan, intihalle suçlanmamiş bir makale, grubunuzun bulabildiğim en yeni yayını)
International Journal of Modern Physics A
Vol. 22, No. 12 (2007) 2283–2291

Bu makale arxiv de olmadığı için maila ekledim. Makalenin cümlelerini google scholar ile aratınca karşıma şunlar çıktı, merak eden herkes bakabilir:

1a) Makalenin ilk paragrafi birebir D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Altinci sayfanin ilk paragrafinin son yarisi (fig'ure 1'den sonraki ilk paragraf)

1b) Ikinci paragrafin iki cumlesi M. K. Mak and T. Harko gr-qc/0309069 paper'inin ilk paragrafi.

1c) Ikinci paragrafin son cumlesi E. Gourgoulhon, P. Haensel, R. Livine, E. Paluch, S. Bonazzola, and J.-A. Marck astro-ph/9907225 Intoduction'in son cumlesi

1d) Ucuncu paragraf yine grubunuzun baska bir makalesi ile ayni (C. Aktas and I. Yilmaz Gen Relativ Gravit (2007) 39:849)

1e) Equation (1)'den sonraki paragraf bire bir: D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Section IV'den onceki ikinci paragraf. (14. sayfada)

Bundan sonrasini incelemedim. Sizin 'biraz benziyor' dediğiniz giriş kısmında size ait kaç tane cümle var onu merak ediyorum. Başkalarının makalelerinden paragrafları indirip
bir araya koyarak giriş yazdığınızda nasıl oluyor da kendi çözmek istediğiniz 'tamamen orjinal' problemi ortaya koyabiliyorsunuz o da başka bir muamma.


2) Ihsan Yilmaz, Melis Aygun, Sezgin Aygun arXiv:gr-qc/0607104v2 (Bu intihal nedeniyle değil aynı makaleyi bir daha farklı isimle yazdığınız için
kaldırılan bir makale)

Bu makalede birşey çok dikkatimi çekti makalenin isimi 'Topological defect solutions in the spherically symmetric space-time admitting conformal motion', genel relativite
derslerimden hatırladığım kadarıyla burada topological defectler olarak düşündüklerimiz domain wall'lar ve cosmic stringler. Bu iki obje de klasik alan teorisi ile tanımlanabiliyor
yani einstein denklemleri çerçevesinde klasik (quantum olmayan) özellikteler. Ama makalenizde şöyle bir paragraf var:

In String Theory, the myriad of particle types is replaced by a single fundamental
building block, a ’string’. These strings can be closed, like loops, or open,
like a hair. As the string moves through time it traces out a tube or a sheet, according
to whether it is closed or open, Furthermore, the string is free to vibrate,
and different vibrational modes of the string represent the different particle types,
since different modes are seen as different masses or spins
Bu paragraf açıkça string teorinin stringlerinden yani Planck skalasında yaşayan objelerden bahsediyor. Üstelik bunu googleda arayınca

http://www.damtp.cam.ac.uk/user/gr/public/qg_ss.html

web sayfasındaki üçüncü paragraf çıkıyor. Burası da Cambridge üniversitesinin halka string teoriyi anlatmak için kurdugu web sitesi. Acı olan
makalenize populer web sitesinden indirilmiş paragraf mı koymanız, yoksa cosmic stringler ile string teorideki stringlerin farkını bilmemeniz mi bilemiyorum.


Yoğun maddeci arkadaşlar için bir benzetme yapayım: ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda 'o da bant bu da bant' diye yara bantlarının
özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düsünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların benzediğini
mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?

3) Bir de excessive overlap yüzünden kaldırılan makaleleriniz var. Burada sorun kendinizden intihal yapmak ötesinde bir defa hesap yapıp bunu birden fazla
farklı paper olarak yazmış olmanız.
Bunu dogrulamak için Hep-th0505013 ve gr-qc0607104 makalelerinizi incelemeye çalıştım: gerçekten de iki makalede de
değişik durumlarda charge ve mass hesaplıyosunuz: Ama hep-th0505013teki ana sonuclarınız olan denklemler (42) ve ((45)ten sonrakı numarasız denklem),
gr-qc0607104 de tekrar ana sonuclar olan denklem (42)(tekrar (86)) ve (79) olarak verilmiş. Üstelik bu kadar birbirine benzeyen iki makaleden sonra yazılanı önce yazılanına
atıf vermiyor.

Aynı bilimsel sonuçları iki ayrı makalede üstelik yazar listesi değişik iki makalede vermenin açıklaması nedir? Sanırım amacınız bilime katkı yapmaktan çıkıp makale
yayınlamaya dönmüş, eger başka açıklaması varsa lütfen söyleyin.


Yukarıda yaptığım araştırmayı yapmak yaklaşık 6-7 saatimi aldı, yani bir iş günümü kaybettim. Ama oturup kendi hesaplarımla uğraşsaydım daha iyi olurdu diyemiyorum,
hepimizin kafasını meşgul eden intihal suçlamalarıyla ilgili kararımı vermemi sagladı. Bu iddalarla ilgili mutlaka üniversitenizde, YÖK te ve diğer kurumlarda kurullar kurulacak
ve sizi baglayıcı kararlar vereceklerdir. Beni bu kararlar çok da ilgilendirmiyor, sonuçta bu bir bilimsel ahlak meselesidir, ve bir insanin davranışlarının kabul edilir olup olmadığı
onunla aynı ortamları paylaşan insanlar tarafından değerlendirilir. Bu da konunuzun dışında olan, sizin intihal yapmış veya yapmamış olmanızın etkilemeyeceği bir yardımcı doçentin, sizi
kesinlikle bağlamayacak olan kararı:

Bence Arxiv tarafından hakkınızda ortaya atılan intihal iddaları kesinlikle doğrudur, yaptığınız iş çok makale yayınlıyarak yayın sayınızı haksızca arttırmaya çalışmaktır, bu da açıkca 'bilimsel hırsızlıktır'.
Lütfen savunmalarınızda 'bunu herkes yapıyor', 'bütün Türk fizikçileri suçlanıyor' gibi argümanlarla, Türkiye'de alınteri ile bilime katkıda bulunmaya çalışan insanları kendinizle bir tutmayın.

Kendi işinize göstermediğiniz saygıyı başkalarının işlerine göstermeniz dileğiyle.


--
Mehmet Ozgur Oktel
Assistant Professor
Department of Physics
Bilkent University
Ankara 06800
Turkey


Kaynak, http://bilkentasistan.blogspot.com

Ayrıca dikkat edin, Özgür Hoca kendi yaptığı araştırmada, ÇOMÜ grubunun, arXiv tarafından intihalle suçlanmayan bir makalesinde popüler bir web sayfasından bile copy-paste yaptığını bulmuş. (O makale de intihal ürünü) Bir de bu insanlar, çeşitli yerlerde "Bu tüm Türk fizikçilerine yapılmış bir saldırıdır" diyor. Bari, namusu ile, hakkı ile bilim yapan insanlara çamur atmasınlar.

Ayrıca olay patlak vereli, makaleler çekileli 1 ayı geçti fakat YÖK'den de, basındna da ciddi bir şey çıkmadı. Sadece NTVMSNBC güzel bir haber yapmış, onun dışında bir şey yok, yine halkın aklını magazinle, saçma sapan şeylerle dolduruyorlar, yazık ki ne yazık...


Bu mesajı yolladıktan sonra farkettim, olay Zaman gazetesinde de çıkmış:

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=587259

Burda da, ÇOMÜ rektör yardımcısı iddiaların doğru olduğundan bahsediyor ve önümüzdeki günlerde etik kurulda değerlendirileceğini söylüyor. Osman Demircan ayrıca, Türkiye'nin en ünlü astrofizikçilerinden. Yine gazetenin haberine göre, Dicle Üniversitesi gazetenin aramalarını yanıtsız bırakmış.