Tuesday, October 30, 2007

SAHTE BİLİM SKANDALI - ÇOMÜ - 2003 - SENYÜCEL-ARDIL VAKASI

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK
FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

http://copluksite.blogspot.com/2007/09/plagiarism-scandal-comu-2003-senyucel.html

http://copluksite-documents.blogspot.com/2007/09/senycel-ardl-vakas-niversite-internet.html

http://copluksite-fakesite.blogspot.com/


Servet Senyücel ( bazen Servet Şenyücel ) ( Servet Senyucel )
Cemal Ardıl ( Cemal Ardil )

Mehmet Ali Salahlı ( Mehmet Ali Salahli )
Nurgül Senyücel ( bazen Nurgül Şenyücel ) ( Nurgul Senyucel )
Bahadır Aydın ( Bahadir Aydin )

Ali Okatan

Bekir Karlık ( Bekir Karlik )

ve diğerleri

Monday, October 29, 2007

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK // FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK
FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

http://copluksite.blogspot.com/2007/09/plagiarism-scandal-comu-2003-senyucel.html


Servet Senyücel ( bazen Servet Şenyücel ) ( Servet Senyucel )
Cemal Ardıl ( Cemal Ardil )

Mehmet Ali Salahlı ( Mehmet Ali Salahli )
Nurgül Senyücel ( bazen Nurgül Şenyücel ) ( Nurgul Senyucel )
Bahadır Aydın ( Bahadir Aydin )

Ali Okatan

Bekir Karlık ( Bekir Karlik )

ve diğerleri

AŞIRMACILIK SKANDALI - ÇOMÜ - 2003 - SENYÜCEL-ARDIL VAKASI

SAHTE BİLİM : SAHTE KONFERANS - SAHTE DERGİ - SAHTE DERNEK
FAKE SCIENCE : FAKE CONFERENCE - FAKE JOURNAL - FAKE SOCIETY

http://copluksite.blogspot.com/2007/09/plagiarism-scandal-comu-2003-senyucel.html


Servet Senyücel ( bazen Servet Şenyücel ) ( Servet Senyucel )
Cemal Ardıl ( Cemal Ardil )

Mehmet Ali Salahlı ( Mehmet Ali Salahli )
Nurgül Senyücel ( bazen Nurgül Şenyücel ) ( Nurgul Senyucel )
Bahadır Aydın ( Bahadir Aydin )

Ali Okatan

Bekir Karlık ( Bekir Karlik )

ve diğerleri

Saturday, October 27, 2007

TÜYAP'ta SKANDAL - İNTİHAL TOPLANTISINDA PANELİST : İNTİHALCİ ( AŞIRMACI , PLAGIARIST ) ALİ OKATAN

TÜYAP'ta skandal :
İntihal Şebekesi Lideri Plagiarist Ali Okatan,
"İntihal ve Akademik Yayıncılık" Panelinde konuşmacı

Ali Okatan ve Senyücel-Ardıl vakası


Ali Okatan ve sahte bilim , sahte konferans , sahte dergi , sahte dernek faaliyetleri

http://www.tuyap.com.tr/webpages/kitap07/index.php?main=etkinlik

01 KASIM PERŞEMBE

HEYBELİADA SALONU
Saat: 12:30-13:30
Panel: "İntihal ve Akademik Yayıncılık"
Yöneten: Rifat Çölkesen
Konuşmacılar: Ali Okatan, Bekir Karaoğlu, Yusuf Çotuksöken, Rifat Çölkesen
Düzenleyen: Papatya Yayıncılık



http://www.papatya.gen.tr/akademikHirsiz.htm


Türkiye "İntihal'i / Aşırmayı" Tartışıyor.


Panel:

Yer: 26. İstanbul Kitap Fuarı (TUYAP/Beylikdüzü) 27 Ekim - 4 Kasım 2007

Tarih: 1 Kasım 2007 (Perşembe)

Saat: 12:30 - 14:00


Konuşmacılar:

Prof. Dr. Bekir KARAOĞLU (Haliç Üniversitesi)

Dr. Rifat ÇÖLKESEN (Beykent Üniversitesi)

Öğr. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN (Maltepe Üniversitesi)

Prof. Dr. Ali OKATAN (Haliç Üniversitesi)

Çalışmaları, eserleri intihale uğramış değerli (????? --> bkz. Ali Okatan) yazar ve akademisyenlerimiz, ODTÜ'den sonra yeni bir tartışmayı başlatıyor.

Akademisyen ve yayınevlerini bekliyoruz...


İntihal / çalıntı nedir?

Akademik hırsızlar / intihal'ciler kimlerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal'cilerin genel özellikleri nelerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal'ciler hangi yayınevlerini seçer?

YÖK neden fazla birşey yapamaz?

ODTÜ neden tepki gösterdi?

Bazı üniversite yönetimleri neden onları korur?
--> bkz. Haliç Üni. , ÇOMÜ , vd, ve YÖK

İntihal'ci olmanın ilk belirtleri nelerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal, yapanların yüzlerine yansır mı?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Diğer etkinlerimizi için buraya tıklayınız.


Tek tek örnekleriyle, hepsi bu panelde... Tüm akademisyenler ve yayınevlerini bekliyoruz.

Not: İntihal'ci hocalar davetli değildir!
--> bkz Ali Okatan


İntihal Nedir?

"İntihal (TDK: Aşırma), bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır.

Başlıca türleri:

1. Alıntı ifadeler ve fikirler için kaynak göstermemek

2. Ödünç alınan ifadeleri tırnak içinde yazmamak ve kaynak göstermemek

İntihal bilinçli olarak veya kaza eseri oluşabilir.

(...)

Başkalarına ait fikirler alıntı yapılırken, yeni cümlelerle ifade edilseler bile kaynak gösterilmesi gerekir.

İntihal ciddi bir akademik suçtur. Cezaları öğrencilerin düşük not almasından akademik kariyerin silinmesine kadar değişebilir. (...)" [kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ntihal]


İntihal'ciler daha çok kimlerdir? Genel özellikleri nelerdir?
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Araştırmalarda görülmüştür ki;

İntihal'in daha çok alanı dışında yayın yapan, tez projesi veren öğretim üyeleri tarafından yapıldığı görülmektedir. Böylesi öğretim üyelerinin çok çeşitli alanlarda, birbirinden ilgisiz alanlarda abartılmış sayıda yayını olduğu görülmektedir.
--> bkz. Ali Okatan, Servet Senyücel, Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Daha çok bir ekolü oluşmamış veya ciddi bir öğretim elemanı kadrosu oluşmamış fakülte/bölümlerde görülmektedir.
--> bkz. Haliç Üni. , ÇOMÜ , vd

Usta çırak ilişkisi içerisinde yetişmemiş, ciddi bir ustası olmayan öğretim elemanlarında daha sık rastlanmaktadır.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Ustası, intihalci ise, çırağı da intihalci olmaktadır!
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihalci'ler hemen hemen konuda ders verebilmektedirler!
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Genel olarak "popüler optimist" karaktere sahiptirler.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Ciddi bir akademisyen 10-15 yayın ile kendisini kabul ettirmişken, intihalci'ler çok çok daha fazla yayın yapmalarına rağmen kendilerini meslektaşlarına kabul ettirememişlerdir!
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Daha çok, "kendin pişir kendi ye" türünden dergilerde yayın yapmaktadırlar.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

İntihal'ciler, şikayet olması durumunda, eseri intihale uğrayana hemen en adi komplo girişiminde bulunmaktadırlar.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Ciddi bir bilim adamı, dünya görüşü ve inancı ne olursa olsun"aydınlık yüzlü", "pozitif enerji veren", "ilkeleri olan", "sevecen", "hoşgörülü" ve bir "beyefendi/hanımefendi" davranışı sergilerken, intihalci'ler daha çok "yavuz hırsız" davranışı sergilemekte ve yüzlerinden bir çeşit kötülük akmaktadır.
--> bkz. Ali Okatan , Servet Senyücel , Cemal Ardıl , Nurgül Senyücel , Bahadır Aydın

Örneğin, elektromagnetik alanında doktora yapan ve alanı olmadığı halde bilgisayar konusunda yayın yapan bir öğretim üyesinin, nerede ise bilgisayar konusunda Papatya Yayınevinin tüm yayınlarını intihal yaptığı tespit edilmiştir.

Ayrıca, önsözüne, "bu alanda Türkçe kaynak eksikliği gidermek için bu kitabını yazdığını" belirten bir öğretim üyesi, ilgili alanda tüm Türkçe kitaplardan aşırma yaparak kitabını hazırlamıştır; hem de noktasına virgülüne kadar; hem de asıl kaynaktaki imla yanlışlarına kadar...


Temiz bir bilim dünyası için intihal'den arındırılmış eserler üreten bir Türkiye'ye doğru... Dünya ile bütünleşen bir Türkiye'ye doğru...


Akademik Kitaplar - Bilimsel Kitaplar - Üniversite Kitapları


Wednesday, October 17, 2007

arXiv - Dark Side of COMU

http://www.canakkalegundem.com/BrowsePage.Asp?PageName=Content.asp&Option=Article&CID=6916


http://canakkalegundem.com/print.asp?CID=6916



Seçim öncesi Üniversiteyi karıştıran mail Ya doğruysa!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde rektörlük seçimlerine iki gün kala öğretim üyelerine atılan mail kafaları karıştırdı. Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. T. K. İmzalı mail’in öğretim üyelerinin tümüne ve Üniversiteye gönderildiği öğrenildi.
Söz konusu isim, kendisinin bilgisinin olmadığını, mail’de kendi isminin kullanıldığını, Cumhuriyet Savcılığına konu ile ilgili araştırma yapılması için suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. T.K. “Olayla ilgim yok. Araştırılsın diye gerekli müracaatı yaptım” dedi.
Seçime iki gün kala Üniversite yönetimini ve oy kullanacak öğretim üyelerinin kafalarını karıştıran, mailin içeriğine hiç dokunmadan, söz konusu iddiaları sizlerin yorumuna bırakıyoruz. Dikkat çeken bir konu ise mail’in altında başka bir imzanın olması.


Gündem Gazetesi olarak, söz konusu maili aynen yayınlıyoruz. İşte o mail:

Sayın Öğretim Üyeleri;

16 Şubat 2007 tarihinde Üniversitemizin rektörlük seçimleri
gerçekleşecektir. 1998-2007 yılları arasında Üniversitemizi gerici ve bölücü
güçlere teslim eden rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN görev süresini
tamamlayacaktır.

Burada siz sayın öğretim üyelerine şunu sormak ve sizleri düşünmeye sevk
etmek istiyoruz.

1- Alman Vakıfları tarafından görevlendirilen ve 8 yılda başarı ile görevini
yerine getiren Alman Şövalye Haçı sahibi rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan
AYDIN, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun üzerinde ısrarla durduğu Alman
Vakıfları Davası'nda Çanakkale'yi Türkiye üssü konumuna getirmiştir. Bu
çalışmaların bir ayağı olarak da birçok üniversiteden kovulmuş olan Prof.
Dr. Suzan ERBAŞ'ı (toprağı bol olsun) çok gizli bilgilere sahip personelden
sorumlu Rektör Yardımcılığı görevine atamıştır. MİT'in raporlarında Üst
Düzey Misyonerler sıralamasında en başlarda bulunan bu şahıs, son nefesine
kadar görevini başarıyla yerine getirmiştir. Üniversitedeki öğretim
üyelerini tek tek fişlenmiş ve üniversitemizi siyasi kamplara ayırmıştır.

2- Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, 8 yıl boyunca neden kadrosunu
üniversitemize aldırmamış da seçimlere 1 ay kala buna tevessül etmiştir?! Bu
hangi insani ve bilimsel terbiye ile bağdaşmaktadır. Bütün siyasi partileri
dolaşarak milletvekili olmak için çırpınan rektörümüz Sayın Prof. Dr.
Ramazan AYDIN, maalesef üniversitemizi siyasi parti teşkilat masalarında
pazarlamaktadır. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, 8 yıllık
saltanatının devamını sürdürmek için yakın arkadaşı ve sırdaşı olarak
bilinen bir kişiyi rektör adayı olarak öne sürmüş ve seçilebilmesi için hem
kendi elinde olan tüm olanakları seferber etmiş hem de milletvekili adayı
olmayı düşündüğü siyasi partiyi seçim malzemesi olarak kullanmıştır.

3- Hainlikte sınır tanımayan rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN
giderayak hala üniversitemize ve kurumlarına zarar vermeye devam etmektedir.
Yeni seçilecek olan rektörün tasarrufuna bırakılmaksızın giderayak ilanı
verilen Tıp Fakültesi Öğretim Elemanı Alımı ilanına bölücü terör örgütü PKK
sempatizanı veya üyesi olan 18 tane öğretim üyesinin Diyarbakır'dan başvuru
yaptığı doğru mudur?! Başvuru yapan bu kişiler hakkındaki bilgileri en kısa
zamanda Çanakkale kamuoyu ve basını ile paylaşılacağız. Bu şahısların
üniversitemize gelmelerini engellemek sizler gibi her Cumhuriyetperver bilim
adamlarının görevidir.

4- Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör adayının ahlaki
zaafiyeti ve sapıklıkları herkes tarafından bilinmektedir. 1993-1995 yılları
arasında çalıştığı üniversitede yaptığı ahlaksızlıklar belgelerle mevcut
olup devletin bütün birimlerine Cumhuriyet menfaatleri için iletilmiştir.

5- Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, kendi adayını hedefe ulaştırmak
için her yolu denemektedir. Bu yolda gerekirse insan ve bilim adamı olarak
asla değer vermedikleri faşistler ve aşırı dinci gruplarla pazarlık yapmayı
seve seve kabul etmektedir. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN, daha
önce de Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerinden ve Nur Cemaat'in en üst
düzeydeki yöneticilerinden biri olan entel nurcu Doç. Dr. Adem TEKİNAY
öncülüğünde, dini cemaatlere bağlı olan öğretim üyeleri ile (ki Fen-Edebiyat
Fakültesi cemaat sorumlusu Prof. Dr. İhsan Yılmaz, Eğitim Fakültesi cemaat
sorumlusu Doç. Dr. Hüsnü Baysal'dır) anlaşma yapmış ve seçimleri
kazanmıştır. Yapılan hizmet karşılığında da bu entel nurcu şahıs Dekan Yrd.
ile ödüllendirilmiştir. Yine aynı tablo ve senaryo ile karşı karşıyayız. Adı
geçen bu entel nurcu yine cemaat adına sözcülük üstlenmiş ve rektörümüz
Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör adayı ile pazarlık masasına
oturmuştur. Ayrıca rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör
adayının da kendi fakültesindeki faşist ve dinci grupla birlikte hareket
ettiği de bütün siyasi partiler ve yetkililerce de bilinmektedir. Rektörümüz
Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN'ın rektör adayının ya kendisi ya da
destekçileri bütün siyasi partileri kapı kapı dolaşıp destek istemiştir.
Kendisine siyasi güç olarak Çanakkale Ticaret Odası'ndaki bazı üyeleri
seçmiştir ve bunun karşılığında yeni oluşturulan Mühendislik, Eğitim ve Tıp
Fakültelerinin tefrişat işlerini söz vermiştir. Yıllarca Çanakkale'nin
saygın işadamı kimliği ile hareket eden ve 1402 sayılı aşırı sol gruplara
üyeliği tespit edilmiş sözde işadamının desteğini alarak siz Cumhuriyetçi
bilim adamlarının oylarına ipotek koymak istemesi başlı başına bir
kepazeliktir.

6- Maalesef son yıllarda üniversitemiz, dağlarda yakalanan bölücü terör
örgütü PKK destekçisi öğrenci sayısı bakımından 1. sıradadır. Ne yazıktır ki
dağda yakalanan her 2 terör örgütü PKK destekçisi öğrenciden birisi
üniversitemiz öğrencisidir. Gerçek kimliği belli olmasın diye üniversitemize
gelirken soyadını değiştirecek kadar hain olan bir öğretim üyemiz var ki
daha önce Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü görevini yapmış ve yaptığı
bölücü hizmetler karşılığında da Rektör Yardımcılığı ile ödüllendirilen ve
hala görevinin başında olan bu öğretim üyemiz, terör örgütü PKK destekçisi
bu öğrencilerin hamiliğini yapmaktadır. Bu öğretim üyemizin ailesinde de PKK
terör örgütüne üye olan kişiler vardır. Bu bilgileri bütün askeri
yetkililerden rahatlıkla öğrenilebilirsiniz. Üniversitemize hainlikte ve
bölücülükte sınır tanımayan, bölücü örgütlerle bağlantısı olan öğretim
üyeleri getirilmiştir. Cumhuriyet üniversitesi olması gereken üniversitemiz
maalesef bölücü, gerici ve faşizan gruplarının himayesine girmiş, bölücü
örgütlerin üssü olarak bilinen Mersin Üniversitesi'nin bu özelliğini
rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN ve yakın çalışma arkadaşlarının
gayretli çalışmaları neticesinde üniversitemize vakfedilmiştir.

7- Üniversitemiz, bazı öğretim üyelerinin ailelerinin çiftliği haline
getirilmiştir. Seçimlere 6 ay kala rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN
bir fakülte dekanının oğlunu Sağlık Kültür Başkanlığı'na, gelinini ise Su
Ürünleri Fakültesi'ne Uzman olarak atamış ve söz konusu dekanın eşini de
Prof. kadrosu ile Ege Üniversitesinden üniversitemize getirtmiştir. Bu atama
ve transferlerin neyin karşılığında yapıldığının en kısa zamanda
sorgulanmasını istiyoruz. Ayrıca Rektörlük ve idari personel sınıfında görev
yapan kişiler ile öğretim üyeleri arasındaki akrabalık ilişkilerini de
sorgulamanızı istiyoruz.

8- Üniversitemiz Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde Prof. ve Doç. ünvanına
sahip ve kendi alanlarında oldukça başarılı birçok bilim adamı mevcut iken
Yrd. Doç. ünvanına sahip bir kişinin bu enstitünün müdürlüğünü yapması
oldukça düşündürücüdür. Bu kişi, terör örgütünü PKK'ın yayın organı olan ROJ
TV'nin yayına katılmış ve Kıbrıs Rum Kesimi tarafından Birleşmiş Milletlerde
övgüsüne sahip olmuş birisidir. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan AYDIN,
bölücü gruplarla ilişkisi olan bu kişiyi yıllarca o makamda tutarak Sosyal
Bilimler Enstitüsü'ndeki Doç. ve Prof. kadrosundaki kişileri aşağılamıştır.
Bu kişilik hakları ve bilimsel kriterlerle asla bağdaşmamaktadır. Bu destek
Alman Ekolü'nden gelmesinin bir sonucu mudur?





Sayın Öğretim Üyeleri;

Lütfen üniversitemizi sahte Atatürkçülük maskesi kullanarak hedefe ulaşmada
bölücü, faşizan ve dinci gruplarla anlaşmayı seçen, etnik dini kökenli
elemanların desteğini alan, bekar yaşamasını bahane göstererek her türlü
ahlaki zaafiyete sahip olduğu bütün Çanakkale tarafından bilinen şahıs ile
ilgili detaylı araştırmalar yapmanızı rica ediyoruz.

Ülkemiz üzerindeki kara bulutları dağıtmak için, Türkiye'nin Şeriatçı
karanlığa gömülmemesi, etnik Kürtçü bölücülük eliyle parçalanmaması için,
tek bayrak Atatürk, tek yol Atatürkçülük'tür.


ATATÜRKÇÜ VE CUMHURİYETÇİ
ÖĞRETİM ÜYELERİ BİRLİĞİ

Yorumlar : 0 Tarih :15.2.2007

Monday, October 15, 2007

arXiv - Rektörüm; intihali boş ver, siyasete devam!

http://samanyoluhaber.com/index.php?khide=1&ghide=1&sec=20&hid=73707


http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=28536&yorum_id=23290


Hamza Erdoğan , Aksiyon , Sayı : 669 , 01.10.2007


Rektörüm; intihali boş ver, siyasete devam!


Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihallerle çalkalanıyor. Ancak YÖK ve üniversiteler bu acı manzarayı düzeltecek önlemler almak yerine anayasa ve başörtüsü gibi siyasi tartışmalarla uğraşıyor.


Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve rektörler, anayasa ve başörtüsü tartışmalarıyla gündemi meşgul edip gerginlik oluşturadursun, bilim dünyası Türk üniversitelerindeki intihal iddiaları ile çalkalanıyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi�nde (ODTÜ) yaşanan iki intihal olayı üzerine iki hafta önce harekete geçen �uluslararası elektronik kütüphane� konumundaki internet platformu (ArXiv), Türk üniversitelerindeki bazı öğrencilerle aralarında dekanların da bulunduğu toplam 14 öğretim üyesince kaleme alınan 67 makalenin �çalıntı� olduğunu saptadığını açıkladı. ODTÜ�deki iki öğrenci dışında, diğer makalelerin Diyarbakır�daki Dicle, İçel�deki Mersin ve Çanakkale�deki 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı tespit edilirken, bu rakamın sadece �aysbergin görünen yüzü� olduğu belirtiliyor. Olayın duyulmasının ardından Türk bilim adamlarının makaleleri siteden hemen çıkartıldı. Bilim otoriteleri intihaller sebebiyle üniversitelerimizin şahsında Türkiye�ye ağır ithamlarda bulunurken, ünlü İngiliz bilim dergisi Nature, konuyu �Türk fizikçileri intihal suçlaması ile karşı karşıya� başlığı ile tüm dünyaya duyurdu. Türk üniversitelerinde bilimsel hırsızlıkların sanılanın aksine çok daha yaygın olduğunu vurgulayan bazı öğretim üyeleri; YÖK ve üniversiteleri, bilim üretmek gibi asıl fonksiyonu olan konuları bir kenara bırakıp ideoloji üretip siyaset yapmakla suçluyor.

Geçmiş yıllarda intihal olayları üzerine yapılan bütün baskılara rağmen bu konuda harekete geçmeyen YÖK, Başbakanlık eski Müsteşarı Ömer Dinçer ile ilgili tartışmalarda hemen harekete geçmiş ve bir daha üniversitelerde görev vermemek üzere Dinçer�in akademik titrini geri almıştı. Şimdi tüm dünyadaki bilim adamlarının nazarına kadar çıkan �intihal tartışması� konusunda üniversitelerin sessizliğini koruması düşündürücü bulunuyor.

OLAY NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Bilim dünyasını sarsan intihaller, ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Karasu�nun iki doktora öğrencisinden şüphelenmesi sonucu ortaya çıktı. Geçen yıl kasım ayında ODTÜ�de doktora yapan Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu isimli iki öğrenci sözlü sınava girdiler. Ancak öğrenciler, hocalarının ifadesine göre fiziğin temel yasaları arasında yer alan en basit soruları bile cevaplayamadılar. Oysa her ikisi de çok sayıda bilimsel makale yayımlamıştı. Ve üniversitede herkes onların başarısını konuşuyordu.

Durumdan şüphelenen Prof. Dr. Ayşe Karasu ile Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu, yaptıkları incelemelerde iki öğrencinin makalelerinin intihal olduğu sonucuna vardı. ODTÜ yönetimi bir taraftan doktora öğrencileri hakkında soruşturma açarken diğer yandan tüm dünyadaki fizikçilerin baskıdan önce makalelerini gönderdiği elektronik kütüphane konumundaki �arXiv� adlı internet platformuna bildirdi. Amerika�da yayın yapan bilim ve akademik makale sitesi �arXiv� platformu, Saltı ve Aydoğdu�nun 40 makalesini arşiv kayıtlarından düşürdü.

Bununla yetinmeyen �arXiv��in yaptığı incelemelerde, intihallerin sadece iki öğrenciyle sınırlı olmadığı da anlaşıldı. Buna göre, ikisi dekan olmak üzere toplam 15 fizikçi daha intihal yapmış. Akademik site arXiv�in kurucusu New York Cornell Üniversitesi�nden fizikçi Paul Ginsparg, konuyu araştırınca Türkiye�den gelen 67 makalenin çalıntı olduğunu tespit ettiklerini belirtirken, bu makalelerin ODTÜ�deki iki öğrenci dışında, Dicle, Mersin ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı belirlendi.

Dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature, olayı teşhir ederken �bugüne kadar böyle bir intihal olayı ile karşılaşmadıklarını� vurguladı ve hadisenin arşiv tarihinde bir ilk olduğunu iddia etti. İki sayfalık makalede bazı ülke ve kültürlerinde �hırsızlığın normal karşılandığı� şeklinde küçültücü ifadeler kullanılarak ülkemizle âdeta dalga geçiliyordu.

AĞIR VE BULAŞICI BİR HASTALIK

Olay sonrası sadece iki öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. İntihali ortaya çıkaran Prof. Dr. Ayşe Karasu, bu olayın, danışman hocadan bağımsız yapılan ilk öğrenci intihali olduğuna dikkat çekiyor. Bu durumu �ağır ve sirayet eden bir hastalık� olarak tanımlayan Karasu, böylesi hadiseleri engellemek için üniversite sisteminin değişmesi gerektiğini vurguluyor: �Bu hastalık çok büyük boyutlarda. Herkes şapkayı önüne koyup düşünmeli, çünkü üniversite sistemi ağır hasta ve hastalık sirayet ediyor. Yasalar yeniden düzenlenmeli, YÖK de olaya el atarak yasal düzenlemeler yapmalı. Ama öncelikle üniversiteler kendi temizliklerini yapmalı ve Telif Hakları Yasası uygulanmalı.�

Karasu, intihalin aynı zamanda bir ekonomik hırsızlık olduğuna dikkat çekiyor: �Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ�den para alıyorlar. Ayrıca intihal, bilimsel kariyer için de önemli bir katkı. Başkalarının emekleri üzerinden kolayca bir yerlere gelenler diğerlerini de cesaretlendiriyor.�

ULUSLARARASI BAĞLANTISI VAR

Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu ise olayın uluslararası bağlantıları olduğunu savunuyor: �Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Bu insanların cebine 37 milyar para girdi. Çünkü makale başı TÜBİTAK ve ODTÜ�den para alıyorlar. Olayın Yunanistan, Romanya, Hindistan, Pakistan gibi uluslararası bağlantıları da var.�

1985 yılından bu yana üniversitelerde yaşanan intihallerle ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Aysıt Tansel ise Türkiye�de bu işin çok yaygın olduğunu söylüyor. �Ortaokul ve liselerde ne kadar kopya çekiliyorsa üniversitelerimizde de intihaller yapılıyor.� diyen Tansel, üniversitelerin bazen itibar bazen de adam kayırmacılık yüzünden bunları örtbas ettiğini kaydediyor.

İNTİHALLE SUÇLANANLAR: BİZE HAKSIZLIK YAPILDI

Üniversiteden uzaklaştırma cezası alan intihalci doktora öğrencilerinden Oktay Aydoğdu ise olayın �kişisel husumet ya da kıskançlıktan� kaynaklandığını ileri sürüyor. Aydoğdu arXiv�in ODTÜ�deki hocaların şikayeti doğrultusunda hareket ettiğini iddia ediyor; ancak dünyanın bu saygın platformunun makalelerini �sebepsizce� yayından kaldırması konusunda bir şey söyleyemiyor. Çünkü web sitesinde yayımlanan bir makalenin daha sonra siteden düşürülmesi kurum için ciddi prestij kaybı anlamına geliyor. Aydoğdu, bu yöndeki ısrarlı sorularımız karşısında �Bilemiyorum, her şey dava sonucunda ortaya çıkar� demekle yetiniyor. Aydoğdu, temyizden sonra Prof. Dr. Ayşe Karasu ve Prof. Dr. Özgür Sarıoğlu başta olmak üzere bu gruptakiler hakkında da yasal işlemler yapacaklarını söylüyor. ArXiv hakkında da yasal süreç başlatacaklarını vurguluyor Oktay Aydoğdu.

PROF. DR. AÇIKGÖZ: ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİZ

Makalesi çıkarılan 14 fizikçiden biri olan Dicle Üniversitesi Fizik Bölümü Dekanı ve Öğretim Üyesi Prof. İrfan Açıkgöz de, haksızlığa uğradıklarını düşünüyor. Açıkgöz, arXiv�deki makalelerinin kendilerine herhangi bir gerekçe gösterilmeden birdenbire yayından kaldırıldığını ileri sürüyor: �Süreç başlı başına bir muamma, bize �hakkınızda iddialar var, ne diyorsunuz� diye sormadılar ve aniden �intihal nedeniyle geri çekilmiştir� ibaresini koydular, şaşırdık. Kişisel olarak arXiv�e şikayetimi bildirdim; ama tatmin edici bir cevap alamadım. Prof. Açıkgöz, olayın kaynağında ODTÜ olduğunu, oradaki öğrencilerine adil olmayan bir soruşturma yapıldığını, açılan soruşturma sonucunda öğrencilere ceza verildiğini; ancak insanların savunmalarının dikkate alınmadığını iddia ediyor.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Yılmaz ise olayın ardından kayıplara karıştı. Dekan Yılmaz�a bütün ısrarlarımıza rağmen ulaşılamazken, üniversite yönetimi Aksiyon�a yaptığı kısa açıklamada konuyla ilgili bir Etik Kurulu�nun oluşturulduğunu, kurulun yapacağı inceleme sonucunda çıkacak neticeye göre hareket edeceklerini belirtmekle yetindi.

Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihal olayları ile çalkalanırken, YÖK ve üniversite yönetimleri, bugüne kadar olduğu gibi şu sıralar yine başka konularla meşgul. Gündemlerine hükümetin hazırladığı anayasa taslağı ile başörtüsü konusunu alan bu kurumlar, başlattıkları yersiz tartışmalarla ülkeyi germeye devam ederken, intihal meselesini ufak bir açıklama ile geçiştirdi. YÖK, bunun için bir Etik Kurulu teşkil ettiklerini söylemekle yetindi. Rektörler de bu konuda oldukça sessiz. İdeolojiyi bilimin önüne geçiren tavrından vazgeçmeyen YÖK ve üniversiteler bu suskunluklarını bakalım ne kadar sürdürecek�




Prof. Dr. Kayhan Kantarlı (Ege Üni. Öğretim Üyesi):YÖK SİSTEMİ, ÂDETA İNTİHALİ DAYATIYOR

Türk bilim insanlarının yaptığı bilimsel çalışmalara ve onların uluslararası saygınlığına gölge düşürüldü. Bu skandalın başlıca sebebi yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir. İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin bilim etiğini ciddiye almayan tutumları en sonunda, ülkemizde gittikçe artmakta olmasıyla övünmeye başladığımız uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirdi. Son olayda çoğunluğu doktora öğrencisi olan intihalcilerin arasında öğretim üyelerinden başka bir dekanın da bulunmuş olması son derece vahim. Bu bilimsel sahteciliklerin hangi boyuta ulaştığını da gösteriyor. Niteliğin ve dünya bilimine olan katkının değil, yayın sayısının öne çıkarıldığı YÖK sistemindeki �Kaç yayının var?� anlayışının sonucu olan bu yüz kızartıcı duruma şaşmamak gerekir. YÖK ve üniversite yöneticileri bunlara seyirci kalıyorlarsa, o ülkedeki bilimsel sahteciliklerin uluslararası bilim dergilerine haber olması normaldir. Öncelikle bilim adamları, ardından da YÖK, ÜAK, TÜBA, TÜBİTAK ve üniversite yönetimlerinin de bir an önce gerekli önlemleri alıp yasal yaptırımları, tarafsız ve etkin bir şekilde uygulamalı.




Prof. Dr. Rıdvan Karluk (Anadolu Üni. İktisadi ve İdari Bilimler ): İNTİHALE SUÇ DUYURUSU YAPTIM, HAKKIMDA SORUŞTURMA AÇTILAR

Aslında dünyada bu konuda çok ciddi cezalar uygulanıyor. Bilimsel hırsızlık yapan öğretim üyelerinin işlerine son veriliyor. Benzer yasalar bizde de var. Ancak üniversitelerimiz başka konularla uğraştıkları için bu tür olayların üzerine fazla gitmiyor. Mesela Öğretim Üyeleri Disiplin Yönetmeliği�nin 11/a-3 maddesi kapsamında üniversite öğretim mesleğinden uzaklaştırılmak için işlenmesi gereken fiil şudur: Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek. Ancak bizde bu cezalar nerdeyse hiç uygulanmıyor. Örneğin üniversitemizde intihal yaptığı makalelerde benim ismimi kullandığı için bazı öğretim üyeleri hakkında dava açtım ve kazandım. Ancak intihal yapan kişiye bugüne kadar bir ceza verilmiş değil. Eğer üniversiteler �kol kırılır yen içinde kalır� zihniyeti ile sepetteki çürük elmaları atmazlarsa, sağlam elmaların da bir süre sonra çürüdüğüne hep beraber tanık oluruz!� Ben intihal edenlerle ilgili şikâyette bulunduğum için hakkımda üniversite soruşturma açtı. YÖK, Ömer Dinçer olayında şahin kesilmişti, ancak bugün uluslararası boyutlara ulaşan olayla ilgili ses çıkmaması düşündürücü. Hatta çifte standart.





Prof. Dr. Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): SKANDAL, AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİNİN SONUCU

Yüzümüzü kızartan, ülkemiz bilim insanlarının uluslararası saygınlığına çok büyük darbe vuran bu rezaletin baş sorumluları, bugüne kadar ortaya çıkan bilim hırsızlıklarını görmezden gelenlerdir. Ahbap-çavuş ilişkileriyle yok saymalar, bilim hırsızlıklarını aklamaların sonucu budur. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, dekanlar derhal önlem almalı. Doktora, yardımcı doçentlik, profesörlük jürilerinin oluşturulmasındaki sakatlık bilim hırsızlığının önünü açıyor. Önlem alınmazsa Türkiye�nin bilimi, akademisyenleri daha ağır darbeler alabilir.


Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA):
ETİK DIŞI DAVRANIŞLAR CEZALANDIRILMIYOR

İçinde çalıştığımız kurumlar uyguladıkları bilim ve bilim etiği eğitimi, aldıkları önlemler ve oluşturdukları çalışma disiplini ile tüm mensuplarının bilimsel çalışmalarının etik ilkelere uygun olmasını sağlayacak ortamları yaratmaktan sorumludur. Etik dışı davranışlar için belirlenen cezaların titizlikle uygulanması gerekir. Bunun için:

Bilim etiği eğitimi, bilim eğitiminin zorunlu bir parçası haline getirilmelidir.

Bilim ahlakının, kişisel ahlakın bir parçası olarak içselleştirilmesini sağlamak üzere, tüm öğrencilerin ve bilim insanlarının titizlikle uymaya and içecekleri kurallar açık seçik ve yazılı olarak belirlenmelidir.

Disiplin yönetmelikleri çalma, sahtecilik ve çarpıtmaya çok sert yaptırımlar getirecek şekilde yeniden düzenlemelidir.�